TÜRKGÜCÜ ATASPOR ÜZERİNE BELGESEL TADINDA

Farklı Sesler 26.02.2016 - 22:38, Güncelleme: 01.12.2021 - 20:21 2216+ kez okundu.
 

TÜRKGÜCÜ ATASPOR ÜZERİNE BELGESEL TADINDA

Ahmet Pınar ve Kadir Saka.. Münih’te futbol deyince ilk akla gelen, Atatürk’ün ismini bir spor kulübüne veren, Türkgücü’nün isminin başında “Türk” kelimesi var diye hayatını ortaya koyan isimlerden.
 Türkgücü’nün kuruluşundan, Bayernliga’ya yükselişine, kulübün iflasından Ataspor ile birleşmesine kadar bir çok konunun konuşulduğu belgesel tadında bu keyifli röportajda Münih Türkgücü Ataspor tarihine keyifli bir yolculuk yapacaksınız.  -------------------------Röportajın videosu------------------------- Deniz GEZGİNCİ: Öncelikle kısaca sizleri tanıyabilir miyiz ?  Ahmet PINAR: Münih’e 1974 yılında geldim. Münih’e gelmeden öne 10 sene de Köln’de kaldım. Köln’de dört sene Başkonsoloslukta çalıştıktan sonra ticaret hayatına atıldım. Münih’e de ticaret yapmak için geldim. Münih’te yapmadığımız iş kalmadı. Amerikan arabası satmakla başladık. Marketler açtık, fırın açtık, toptancılık yaptık, seyahat işine girdik. Şimdi emekli oldum emekliliğimi yaşıyorum.Kadir SAKA: 1972 senesinin Mayıs ayında geldim. İlk geldiğimde Münih’in tanınmış bir tekstil firmasında çalışmaya başladım. 1980 yılına kadar aynı firmada çalıştıktan sonra serbest meslek hayatına atıldım. 1982 yılında ise transport işine başladım. Orada emekli olana kadar çalıştım.  Deniz GEZGİNCİ: Türkiye’den Münih’e geliş nedeniniz neydi? Ahmet PINAR: 1964 yılında Köln Başkonsolosluğuna memur olarak geldim. Orada dört sene çalıştıktan sonra seyahat işine atıldım. 1972 yılında Alman eşimi de alarak Türkiye’ye temelli döndüm ve İstanbul’a yerleştim. 1974 senesinde İstanbul’da bir Amerikalı ile tanıştım. O Amerikalı “benim Avrupa da ki işimin başına geçer misin ?” diyerek bana bir teklif getirdi. Avrupa’ya senede üç bin Amerikan arabası satan bir adamdı. “İyi para verirseniz giderim” dedim. Benim tek şartım Münih’e gelmekti. “Almanya’nın neresinde kalmak istersen kalabilirsin” dedi. Münih’te büroyu kurdum ve burada işe devam ettim.Kadir SAKA: Bizim geliş hikayemiz tam bir maceraydı. İki seneliğine geldik.  Para biriktirip geri dönüp Türkiye’de kendi mesleğim olan tekstil üzerine yer açmak istiyordum. O iki sene hala bitmedi.  Deniz GEZGİNCİ: Ahmet bey siz Münih’te ilk ticaret yapan isimlerdensiniz. İlk olmanın zorlukları nelerdi ? Ahmet PINAR: 1968 senesinde ben ilk seyahat acentamı açtığımda bir Yahudi Türkiye’ye uçak kaldırıyordu ben de onun biletlerini satıyordum. Ticaret yapmak Türkler için biraz zordu çünkü her şeyden önce ticaret müsaadesi almak bir problemdi. Eşim Alman olduğu için ben biraz daha şanslıydım çünkü seyahat acentasını eşimin üzerine açmıştım. O nedenle Alman gibi çalışıyordum. O zamanlar ticaret yapmak şimdiki gibi değildi. Şimdi önüne gelen istediği gibi ticaret yapabiliyor. Türkler buranın yerlisi oldu. Deniz GEZGİNCİ: Kadir Bey sizin de aktif bir iş hayatınız oldu. Siz Münih’te neler yaptınız ?  Kadir SAKA: Benim aktif iş hayatım 1982 yılında nakliyeye başlamakla oldu. İlk başlarda bende zorluk çektim. İki sene bir firmada çalıştıktan sonra bir arkadaşımla ortak olarak işi devam ettirdik. Export ve import işinden sonra nakliyeciliğe yani komisyonculuğa başladık. Burada karıştırılan bir kavram var. Herkes “ben nakliyeciyim” diyor ama kimsenin kendi arabası yok. Arabası olmayanlar nakliyeci değil aslında komisyoncu. Orada da otuz sene emek verdikten sonra bugünlere kadar geldik. Deniz GEZGİNCİ: Spor ile iç içesiniz. Spor tutkunuz nereden geliyor? Ahmet PINAR: Ben çok milliyetçi bir insanım. Bir yerde Türk kulübü varsa ben hemen oraya giderim. 1975 yılında burada Kürt Doğan’ın kahvesi vardı Münih Türkgücü orada kuruldu. Bir Türk futbol kulübü kurulmuş, onun maçları var. Milliyetçi bir insan olarak ben bu maçlara severek gidiyordum herkesi de teşvik ediyordum. Kulübün kurucuları beni tanıdılar. O zamanlar bizde de imkan vardı. Destek olmamız için bizi çağırıyorlardı. Bu şekilde aralarına girmiş oldum. Münih Türkgücü kurulduğu sene C kümede şampiyon oldu ve B kümeye çıktı. B kümeye çıktıktan sonra her oynadığı maçta düzine goller yemeye başladı. Kötü gidiş nedeni ile kongreye gidildi. Ziya Boztepe ağabeyimiz başkan seçildi beni de ikinci başkan seçtiler. Bu şekilde kulübün yönetimine de girmiş oldum. Deniz GEZGİNCİ: Kadir Bey koyu bir Fenerbahçeli olduğunuzu biliyorum. Bu fanatiklik nerden geliyor?  Kadir SAKA: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ben fanatik değil iyi bir Fenerbahçeliyim. Sporla tanışmam çok küçük yaşta henüz ilkokul zamanlarımda oldu. Uzun yıllar amatör kümede futbol oynadım. Futbolu Münih’e gelmeden beş altı yıl önce bırakmıştım. Türkiye’de hemen hemen her hafta Fenerbahçe maçlarına gider, kaçırmazdım. Hala da kaçırmıyorum. Buraya geldiğim 1982 senesinde Ataspor kurulalı bir sene olmuştu. Oraya üye oldum. Daha sonra idareci ve yönetici olarak Ataspor çatısı altında görev yaptım. Deniz GEZGİNCİ: Ahmet Bey Münih Türkgücü Ataspor dışında siz hangi takımı tutuyorsunuz?  Ahmet PINAR: Altı yaşımdan beri Galatasaray taraftarıyım. Ben de fanatik değilim. Fenerbahçe ile Galatasaray oynarsa Galatasaray’ı tutarım fakat Fenerbahçe başka bir takımla oynarsa Fener’i tutarım. Yani Galatasaraylı olmama rağmen Fenerbahçe’yi severim. Galatasaray’ın illa her maçını izleyim diye bir bağlılığım yok. Fenerbahçe’nin maçlarını Kadir Saka’nın sayesinde daha fazla seyretmişimdir. Deniz GEZGİNCİ: Gelelim Münih Türkgücü’ne..  Ahmet Bey siz kulübün kuruluş yıllarına canlı şahitlik etmiş birisiniz. Biraz o yıllardan bahseder misiniz ? Ahmet PINAR:  Münih Türkgücü 1975 senesinde Kürt Doğan’ın kahvesinde kuruldu. Kuran arkadaşlarımızın hepsi profesyonel olarak sporla ilgilenmiş kişilerdi. Mesela kurucuları arasında milli basketbolcularımızdan Gürsel Kurtel, Ankaragücü’nde futbol oynayan Kambur Özcan, allah rahmet eylesin Eti Çeliktin  vardı. Ziya Boztepe ve Ayrıca Eti Çeliktin Almanya’ya futbolcu olarak transfer olan ilk isimlerdendi. Kulübü onlar kurdular bizler de destek olduk. Kurulur kurulmaz şampiyon olduktan sonra güçleri yetmedi. Ziya Boztepe başkan ben ikinci başkan oldum. Ondan sonra biz kulübü kucakladık götürdük. Beş sene B kümede savaş vererek sonunda takımı şampiyon yaparak A kümeye çıkardık. A  sınıf burada futbol için epey iyi bir yer. Takımı A ligine çıkardıktan sonra bizim de gücümüz yetmedi. Devreye daha büyük iş adamlarının girmesi gerekiyordu. Daha zengin iş adamları geldi. Allah rahmet eylesin Akşit Gürfırat vardı başkanlığı o aldı. Türkiye’de meşhur kumarhaneleri olan Ergun Berksoy devreye girdi. Bu isimler senede üç-beş milyon ciro yapan isimlerdi. Türkgücü’nü Bayern ligine kadar çıkardılar. 1981 yılında ben başkanlığa aday oldum ve seçilemedim. İyi ki de seçilememişim çünkü gelen isimler büyük bütçeler yaptılar, Türkiye’den profesyonel futbolcular getirdiler. Türkgücü’nü alıp götürdüler. Biz de 1981 yılında ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yılı münasebetiyle başkonsolosumuz bir kulüp kurulsun demişti. Biz de Ataspor’u kurduk. Ataspor’un kuruculuğunu da 12 sene başkanlığını da ben yapmıştım.  Ben Ataspor’u kurduğumda Türkgücü’nün kurucularından Ziya Boztepe bizde Teknik Direktör olarak görev aldı. Ben Ziya Boztepe’ye o yıllarda yönetimin takımı ne kadar başarılı kıldığını söylerken; “Hiç iyi yapmıyorlar, yaptıkları doğru değil. Bu paraları gençlere, genç takımlara yatırsalar daha iyi olur” diyordu. Sonradan da aynen onun dedikleri çıktı. Türkgücü’nde büyük patronlar çekilince kulüpte düşmeye başladı. Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü o dönem Almanya’da Berlin Türiyemspor’dan sonra kurulan ikinci Türk kulübü idi. Kuruluşunda Berlin Türkiyemspor’dan etkilenme ya da fikir alışverişi  oldu mu ?Ahmet PINAR: Berlin Türkiyemspor yöneticileri ile birebir görüşüyorduk. Hatta benim onlara şahsi yardımlarım da oluyordu. Ben öyle çok paraya değer veren bir insan değilim. Bana birisi gelip vatan, millet dediği zaman benden parayı alıp gider. Oraya çok para yardımında da bulunmuştum. Berlin Türkiyemspor’a özendik. Münih’te Türkgücü’nün kurulmasında o kulübün de etkisi var. O zamanlar “Berlindekiler futbol kulübü kurar da Münihtekiler niye kuramaz?” diye konuşuyorduk.  Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü 1988 senesinde Bayernliga’ya kadar yükseldi. O zaman başarının yakalanmasında en büyük etken neydi ? Ahmet PINAR: O zaman ki maddi güç önemliydi ama kenetlenme çok daha farklıydı. Türkgücü’nün maçlarını üç bin – dört bin kişinin izlediğini bilirim. Bu amatör küme için çok iyi bir sayı. Hatta Bayernliga’da 12 bin seyirciye de oynandı. Çok iyi bir hava yakalanmıştı. O iyi havayı yakalamak için de para lazım. Büyük futbolcuları alacasın ki o havayı yakalayasın. Şimdi olur mu onu bilmiyorum. Gerçi şuan Türkgücü Ataspor’un başına gelen yönetim iyi  sözler verdiler. Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü’nden çıkan ve Türkiye’ye transfer olan önemli futbolcular kimlerdi ? Kadir SAKA: Beşiktaşlı İlhan Mansız, Galatasaray ve Fenerbahçe’de oynayan Erhan Önal, Galatasaraylı Savaş,  uzun yıllar Gençlerbirliği formasını giyen Engin Özdemir Münih Türkgücü formasını giyen isimler oldu. Deniz GEZGİNCİ: Bu değerli isimler nasıl keşfedilip Türkiye’ye gönderiliyordu. Münih Türkgücü’nde bu yetenekleri ortaya çıkarmak için özel bir çalışma yapılıyor muydu? Kadir SAKA: Berlin’de ve Münih’te Türk takımları vardı. Tabii Münih’te bir başarı da vardı. Takım Bayern ligine çıkınca dikkat çekmeye başladı. Türkiye’den buraya devamlı gazeteciler gelip röportajlar yapıyorlardı. Oyunculara ilgi de fazlaydı. Onun da büyük etkisi olmuştur. Bundan daha fazla bir çalışma var mıydı? Tabii ki o zamanlar kadrolar ve yönetimler de daha güçlüydü. İş yine dönüp dolaşıp maddiyata dayanıyor. Ahmet PINAR: Bu işe hevesli arkadaşlarımız da var. Örneğin bizim yetiştirdiğimiz isimlerden Arslan Kayabunar, Taşkın Akay menajerliğe hevesliydiler. Hatta bana da menajerlik bürosu açalım diye teklif etmişlerdi. Bu işin benden geçtiğini söylemiştim. Onlar bu işi ele aldılar, yaptılar ve hala da profesyonel olarak yapıyorlar.  Deniz GEZGİNCİ: Sizin oğlunuz da futbolcu ve uzun yıllar Türkgücü formasını giydi. Futbola olan merakı babadan mı geliyordu ? Kadir SAKA: Babadan kaynaklı olabilir küçükken biz onunla çok futbol oynardık ama siz ne kadar gayret gösterirseniz gösterin çocukta merak yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Tesiri olur mu tabii ki yüzde yirmi olur. Ama tanıdığım çok futbolcu arkadaşlarım var çocukları tamamen başka şeylerle uğraşıyorlar. Yüzde yüz etkisi olduğunu düşünmüyorum ama küçükken oğlumla futbol üzerine çok uğraştığım doğru. 5 yaşında genç takımlarda oynamaya başladı 30 yaşına kadar da futbol oynamaya devam etti. Dediğiniz gibi Türkgücü forması da giydi. Gençlerbirliği ve Kocaelispor’a gitme durumu vardı. Fakat Türkgücü bonservisi için fazla para isteyince transferler öyle kaldı. Bir ara Ataspor’da da futbol oynadı.  Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü 1992’de küme düştü ve iki sene sonra tekrar toparlanıp lige çıktı. O zaman ki krizi nasıl yönettiniz ? Ahmet PINAR: O zamanlar allah rahmet eğlesin iş adamı Mesut Yıldırım ağabeyimiz vardı ve kulübe o el attı. Başkanlığa geldi ve Münih’te ki tüm iş adamlarından iyi para topluyordu. Bu şekilde Türkgücü’nü tekrar yukarılara çıkardı. Bence her çıkış düşmenin ilk ayağı idi. Öyle çıkacaklarına genç takımları yetiştirseler, genç takımlardan kendi adamları ile çıksalardı yukarılarda daha iyi tutunabilirlerdi diye düşünüyorum. Çünkü benim ağabeyim, hocam Ziya Boztepe bana öyle öğretiyordu. Satın alınan futbolculara para yetiştiremezsin ve bir gün mutlaka düşersin diyordu ve maalesef öyle de oldu.  Deniz GEZGİNCİ:  Ahmet Bey daha sonra siz  Ataspor’u kurdunuz. Ataspor’u kurma fikri nasıl ortaya çıktı ? Ahmet PINAR: Türkgücü’nde başkanlığa aday oldum. Seçilemeyince aradan kısa bir süre sonra Ataspor’un kurulma olayı gündeme geldi. Bana başkanlık teklif ettiklerinde “ Orada başkan seçilemedi o nedenle Ataspor’u kuruyor” derler diye kabul etmedim. O zamanki başkonsolosumuz beni çağırdı ve “Atatürk’ün yüzüncü doğum yılı bu kulübü kuracaksın ve başında sen olacaksın senden rica ediyorum” dedi. Onun ricası benim için emirdi. Ataspor’u kurduk, ismi zaten belliydi. Atatürk’ün ismi olacaktı. Renklerini de o zaman çevremde olan arkadaşlar Bavyera bölgesinin rengi olan maviyi uygun gördüler. Gerçi o zamanlar “bu Yunanlıların rengi” diye çok takılanlar da olmuştu. Ben TÜDEK Başkanı olana kadar Ataspor’un başında kaldım. Çünkü TÜDEK Başkanı olunca Ataspor’da başkanlık yapmam yasaktı mecburen ayrılmak zorunda kaldım. Deniz GEZGİNCİ: Kadir Bey siz Ataspor da başkanlık yaptınız. Başkanlık serüveniniz hakkında bilgi verebilir misiniz ? Kadir SAKA: Benim başkanlığım biraz da mecburiyetten oldu. O sene takım çok kötü gidiyordu. İlk devre aldığımız puan çok azdı ve sonuncuyduk. Küme düşmemiz hemen hemen kesinleşmiş gibiydi. Başka da kimse kalmayınca kurtarıcı olarak göreve  geldik. Maalesef o sene düşmeye engel olamadık. Ondan sonraki sene de başkanlığım devam etti. Daha sonra da başkanlığı bıraktım. Şunu herkesin bilmesini isterim ki bu her iki kulüp için de geçerlidir. Başkanlar her zaman kulüplere maddi yardımlarda bulunmuştur. Başka türlü kulüplerin ayakta durması imkansızdır.  Deniz GEZGİNCİ: O zamanlar Münih’te Türk futbol kulüplerini nasıl ayakta tutmaya çalışıyordunuz ? Kadir SAKA: O zamanki şartlar biraz daha farklıydı. 1982 senelerine dönersek esnaf para kazanıyordu ve ne zaman gitsek yardım ediyordu. O yardımların çok büyük etkisi vardı. Başkanlar da iş adamı olduğu için çevrelerinden para toplamak kolay oluyordu. Senede bir balo yapılırdı balonun hemen hemen bütün giderleri esnafın bağışlarıyla karşılanıyordu. Balodan kalan para da kulübe harcanıyordu. Seyirci fazlaydı onun da rolü vardı. Deniz GEZGİNCİ: Türkiye’den buradaki futbol kulüplerimize ilgi nasıl oluyordu. Türkiye Futbol Federasyonu’ndan maddi ya da manevi destek görüyor muydunuz ? Kadir SAKA: Hiçbir kulübe Türkiye’den maddi destek geldiğini hatırlamıyorum. Manevi olarak da buradan futbolcu seçmek için bir ara Köln’de bir kurul kurdular ama birebir kulüpler arası bir iletişim de olmadı. Burada çocuklar daha disiplinli yetişiyor. Buradaki kulüpler Türkiye’de ki her hangi bir kulüp ile kardeş kulüp olsaydı Türk futboluna da çok faydası olurdu. Nitekim son senelerde Türkiye’ye Avrupa’dan giden futbolcuların ne kadar fazla olduğunu görüyoruz. Burada eskiden büyük takımlarda Türk futbolcusu görmek mümkün değildi ama şimdi oynuyorlar. İmkanlar var ama onu kullanmak lazım. Federasyon bu işe el atmış olsa çok daha iyi olur. Deniz GEZGİNCİ: 2011 yılında Türkgücü krizlerin en büyüğünü yaşadı ve iflas etti. O kriz dönemini nasıl yönettiniz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz ? Ahmet PINAR: Ben TÜDEK Başkanı iken Türkgücü büyük krizler yaşadı. O dönemler yaşadıkları krizlerde yönetim bulamıyorlardı. Başkonsolosluk da bana kulübü teslim almam için emir veriyordu. Ben kulübü kayyum olarak devralıyordum altı ay götürüp yeni yönetim seçerek teslim ediyorduk ve biz ayrılıyorduk. Bu şekilde de Türkgücü’ne çok hizmetlerimiz olmuştu. 2000 yılının ortasında TÜDEK yönetiminden ayrıldık. 2001 yılında Türkgücü tekrar iflas edince battı. Kulübe yine biz sahip çıktık. Ahmet Pınar, Kadir Saka, Cemal Güneş, Bülent Tulay, Mehmet Teğmen gibi isimler birleştik ve Türkgücü’nün ismini SV 1975 Türkgücü olarak değiştirerek yeniden kurduk. Orada da uzun yıllar görev yaptık.  Deniz GEZGİNCİ: 2009-2010 yılında Münih Türkgücü ile Ataspor birleşti. Bu birleşmenin nedeni neydi ? Ahmet PINAR: Türkgücü A klasseye kadar düşmüş, oradan da düşmek üzereydi. Ataspor’da çıkıştaydı. İki kulübe de yönetici bulmak zor oluyordu. Ben üç sene Münih’ten uzaktaydım ama birleşme işi ile uğraştıklarını biliyordum. Döndüğümde Kadir Saka iki kulübün de durumunun kötü olduğunu, iki kulübü birleştirmek için uğraştıklarını ama yapamadıklarını,  olaya benim el atmam gerektiğini söyleyince “peki” dedim. Uzun bir aradan sonra Münih’e geldiğim için herkesi ziyaret ediyordum. O ziyaretlerden birini Arslan Kayabunar’a gerçekleştirdiğimde birleşme ile ilgili bütün hazırlıkları yaptıklarını ama bir türlü birleşmeyi gerçekleştiremediklerini söyledi. Problem nerede diye sorduğumda; “İsimde takılıyoruz” dedi. “Hallederiz onu” deyip yanından ayrıldım. O hafta sonu Türkgücü’nde ki arkadaşlarla konuşmak için Türkgücü’nün maçına daha sonra da bizim Ataspor’un maçına gittim Atasporlularla konuştum. Ataspor deyince bizim diyorum ama ben Türkgücülüyüm, Türkgücü hastasıyım. Türkgücü benim ilk, Ataspor ikinci çocuğum. İki tarafta da istek olduğunu gördüm ama iş isime geldiğinde gerçekten takılıyorlardı. Atasporlular biz sizden daha yukardayız, büyüğüz diyerek kulübün isminin “Ataspor Türkgücü” olmasını istiyorlar,  Türkgücülüler de “Olur mu biz Türkgücüyüz, bizim bir ismimiz var, biz sizden daha eskiyiz” diyorlardı. Birkaç toplantıdan sonra biz arayı bulduk. Her zaman söylediğimiz şu oldu “Türk olmazsa Ata olmaz. Evvela Türk olacak. Türkgücü Ataspor olur, Ataspor Türkgücü olmaz” dedik. Bu fikri de herkese kabul ettirdik. Biraz da bizi kırmamak için, sevgi ve saygıdan dolayı Atasporlular karşı çıkmadılar. Deniz GEZGİNCİ:  Bu birleşmeye karşı çıkanlar oldu mu. O dönem bununla ilgili zorluklar yaşadınız mı ? Ahmet PINAR: Örneğin bir hafta evvel Türk bakkalında alış veriş yapıyorum. Hasta Türkgüçlülerden bir bayana rastladım. Maçlara niye gelmediğini sordum. “Ben birleşmeye karşıydım, maçlara gelmem” dedi. Anlayacağınız birleşmeye o zaman karşı olanlar olduğu gibi hala karşı olanlar var. Deniz GEZGİNCİ:  Peki bu karşı çıkmanın nedeni nedir ? Ahmet PINAR: Bazı Türkgüçlülerde şöyle bir takıntı var; “Türkgücü Ataspor oldu. İsmi Türkgücü Ataspor ama Ataspor Türkgücü’nü içine aldı” diyorlar. Halbuki öyle bir şey yok. Ben Ataspor’un kurucusuyum ama Türkgücü benim canım. Evvela onun başında “Türk” kelimesi var. Sırf bu nedenle bile ben ortaya hayatımı koyarım. Maalesef birleşmeye karşı olanlar bunu düşünemiyorlar. Ne demek Atasporlu oldu ? Biz hepimiz Türküz, Türkgüçlüyüz. Türkün olduğu yerde Atasporlu diye bir şey olur mu ? Maalesef bunu bir türlü anlatamadık. Deniz GEZGİNCİ: Gelelim günümüze Münih Türgücü Ataspor geçtiğimiz sene şuan bulunduğu Landesliga’da son anda kaldı. Şuan için kulübün yaşadığı zorluklar nelerdir ? Kadir SAKA: Şuan kulübü yakından takip ediyorum. İçerdeki her maçına gidiyorum dışardaki maçlarına da fırsat buldukça gitmeye çalışıyorum. Takımın durumu bu sene geçen yıldan pek farklı değil. Bu sene takım tamamen yenilendi. Eski futbolcular kalıp takım birkaç takviye ile güçlendirilseydi daha iyi olurdu. Şuan puan durumunda hala kritik bölgede. İkinci devre için dört yeni transfer yapıldı. Umuyorum ikinci yarı daha iyi olur ama tam bir takım olamadık henüz. Ahmet PINAR: Ben de içerideki maçlarına gitmeye çalışıyorum. Hazırlık maçlarına da haberim olursa gidiyorum. Aslında hiçbir maçı kaçırmak istemem ama haberim olmuyor. Diyeceksiniz ki internete mi girmiyorsunuz? İnternete sık sık giriyorum çünkü benim işim internetle fakat yazmıyorlar, bilgilendirmiyorlar. Deniz GEZGİNCİ: Önceki aylarda Türkgücü Ataspor yeni yönetimini seçti. Yeni yönetimi nasıl değerlendiriyorsunuz ? Kadir SAKA: Yeni yönetim göreve çok büyük hedeflerle, ümit vererek geldi. Umarım söyledikleri gerçekleşir. Vaatlerinin yarısı bile gerçek olsa  bize yeter. Deniz GEZGİNCİ: Hayal etmek başarmanın yarısıdır. Sizce kulüp yeniden eski günlerine dönebilir, Münih’te tekrardan o ilgi yaratılabilir mi? Ahmet PINAR: Bence canlanabilir ama o yönde çalışmalar yapılmıyor. Eskiden Münih’te bir Türk marketi kalmazdı ki Türkgücü’nün ya da Ataspor’un bir afişi olmasın. Her hafta her yere afiş asardık. Bütün kahvelere, marketlere. Nerde Türk varsa orada bizim afişlerimiz vardı. Şimdi yok. Biz iki kulübe de senelerce hayatımızı vermişiz.  Bir hazırlık maçından bizim haberimiz olmazsa halkın nasıl haberi olacak? Onların yerinde ben olsam eski birliği sağlamak için bütün kahvelere, marketlere afişler astırırdım. Eskiden senede iki sefer balo yapardık, yılbaşı geceleri düzenlerdik. Milleti birbirine kaynaştırırdık. Şimdi onların hiçbiri yapılmıyor. Kadir SAKA: Eski günlere dönmesini çok isterim ama zannetmiyorum. Çünkü eski arzu kalmadı. Buraya ilk gelen Türk toplumu çok arzuluydu. Artık eskisi gibi Türk takımlarının maçları revaçta değil. Eski havayı yakalamak çok zor. Yine vurguluyorum yeni yönetim söylediğinin yüzde ellisini yapsa seyircide de belki yüzde elli artış olur. Ben fazla iyimser değilim lütfen kimse yanlış anlamasın. Bunları da bugünkü yönetim için söylemiyorum. Kim olursa olsun aynı şeyler geçerli.  Deniz GEZGİNCİ: Sanıyorum gençlerin de son yıllarda Türk kulüplerine ilgisi çekilemedi ? Kadir SAKA: Özellikle Ataspor’da yetişen futbolcuların kulübe ilgisi azalmadı. Kulübü terk etmediler, bırakmadılar devamlı yönetimde oldular. Bundan sonra olur mu bilemiyorum. Ahmet PINAR: Ataspor’u o gençler ayakta tuttu. Futbol oynayan çocukların hepsi sonra yönetici oldu, başkan oldu. Ataspor’u onlar yücelttiler. Maalesef Türkgücü’nde o yoktur. Şimdi Türkgücü için Atasporlu oldu diyorlar ya öyle bir şey söz konusu değil ama böyle söylemelerinin nedeni Atasporlu futbolcuların kulüplerine sahip çıkıp yönetimlerde yer alması. Deniz GEZGİNCİ: Belki camianın büyükleri olarak sizler dayanamazsınız ve yeniden kolları sıvarsınız. Böyle bir şey mümkün değil mi ? Ahmet PINAR: Kongrede sağ olsunlar bizi haysiyet divanına seçtiler. Bu saatten sonra da bizden en fazlası o olur. Ama belki bu yayını dinlerler ve bizden yardım isterler, yönetim kurulu toplantılarına davet ederlerse biz de onlara yol gösteririz. Kadir SAKA: Ben  akıl göstermemize ihtiyaçları olacağını düşünmüyorum. Bugünkü gençlerin anlayışı ile bizim anlayışımız da biraz farklı olabilir. Önemli olan kulübü bir adım ileriye götürmek. Seyircinin ilgisini biraz daha çekmek, camiayı kaynaştırmak. Onun için de çok çalışmak gerekiyor. Ahmet Bey’in belirttiği gibi balolara, maç duyurularına önem vermek gerekiyor. Deniz GEZGİNCİ: Kulüp ile ilgili yaşadığınız ilginç bir anı var mı ? Ahmet PINAR -  Kadir SAKA: Münih Türkgücü ile Ataspor’un Atatürk  kupası maçı vardı. O zamanlar Büyükelçilik tüm Almanya’da Atatürk kupası maçları düzenliyordu. Herkes önce kendi bölgesindeki maçları oynar, daha sonra bir üst kategoriye çıkardı. Finaller de Köln’de oynanıyordu. Münih Türkgücü de rakiplerini devirdi, biz de Ataspor olarak her maçı aldık ve sonuçta karşı karşıya geldik.  Karlı bir gün…Maç Neuperlach Stadı’nda oynandı. Maçın sonlarına doğru attığımız gol ile 1-0 maçı kazandık. Bülent öyle bir gol atmıştık ki hala “O top nasıl kaleye girdi” diye düşünüyorum. Maçın ardından o manzarayı görmenizi isterdim. Kimisi ağlar, kimisi güler. Ataspor o zamanlar daha alt kümede oynuyordu. İki küme üstündeki takımı yenmek Ataspor’a ayrı bir hava katmıştı. Münih’te o maçı seyredenler hala unutamazlar. Ama ne maçtı. O maçta Bayern 3 televizyonu maçı canlı yayınlamıştı. Deniz GEZGİNCİ: Son olarak Münih Türkgücü Ataspor sevdalılarına mesajınız nedir ? Ahmet PINAR: Bu röportajı okuyan herkesten ricam Türkgücü Ataspor’a sahip çıksınlar. Bu iş böyle gitmez. Gün gelir Avrupa’da ki Türk spor kulüplerinin hepsi kapanır. Ben Türksem o kulüp benim kulübüm. Benim ona sahip çıkmam lazım. Kulübümüze sahip çıkalım. O günleri ben çok özledim. Kadir SAKA: O da iyi bir organizasyon ile olur. Durup dururken maalesef kimse gelip kimseye sahip çıkmıyor. Bu konuda da mevcut yönetime büyük iş düşüyor. Bu iş için para gerekli. Eskisi gibi de o parayı bulmak zor. Yeni yönetim sponsor bulacağını söylüyor inşallah da bulurlar. Onu bulduktan sonra da gerisi ufak ufak gelmeye başlar. Benim gördüğüm en önemli nokta iyi bir organize ve para bulma işi. Siz iyi organize ederseniz halkta kulübe yeniden sahip çıkmaya başlar. munihinsesi.com / özel
Ahmet Pınar ve Kadir Saka.. Münih’te futbol deyince ilk akla gelen, Atatürk’ün ismini bir spor kulübüne veren, Türkgücü’nün isminin başında “Türk” kelimesi var diye hayatını ortaya koyan isimlerden.

 Türkgücü’nün kuruluşundan, Bayernliga’ya yükselişine, kulübün iflasından Ataspor ile birleşmesine kadar bir çok konunun konuşulduğu belgesel tadında bu keyifli röportajda Münih Türkgücü Ataspor tarihine keyifli bir yolculuk yapacaksınız. 


-------------------------
Röportajın videosu
-------------------------


Deniz GEZGİNCİ: Öncelikle kısaca sizleri tanıyabilir miyiz ? 

Ahmet PINAR: Münih’e 1974 yılında geldim. Münih’e gelmeden öne 10 sene de Köln’de kaldım. Köln’de dört sene Başkonsoloslukta çalıştıktan sonra ticaret hayatına atıldım. Münih’e de ticaret yapmak için geldim. Münih’te yapmadığımız iş kalmadı. Amerikan arabası satmakla başladık. Marketler açtık, fırın açtık, toptancılık yaptık, seyahat işine girdik. Şimdi emekli oldum emekliliğimi yaşıyorum.

Kadir SAKA: 1972 senesinin Mayıs ayında geldim. İlk geldiğimde Münih’in tanınmış bir tekstil firmasında çalışmaya başladım. 1980 yılına kadar aynı firmada çalıştıktan sonra serbest meslek hayatına atıldım. 1982 yılında ise transport işine başladım. Orada emekli olana kadar çalıştım. 

Deniz GEZGİNCİ: Türkiye’den Münih’e geliş nedeniniz neydi?

Ahmet PINAR: 1964 yılında Köln Başkonsolosluğuna memur olarak geldim. Orada dört sene çalıştıktan sonra seyahat işine atıldım. 1972 yılında Alman eşimi de alarak Türkiye’ye temelli döndüm ve İstanbul’a yerleştim. 1974 senesinde İstanbul’da bir Amerikalı ile tanıştım. O Amerikalı “benim Avrupa da ki işimin başına geçer misin ?” diyerek bana bir teklif getirdi. Avrupa’ya senede üç bin Amerikan arabası satan bir adamdı. “İyi para verirseniz giderim” dedim. Benim tek şartım Münih’e gelmekti. “Almanya’nın neresinde kalmak istersen kalabilirsin” dedi. Münih’te büroyu kurdum ve burada işe devam ettim.

Kadir SAKA:
Bizim geliş hikayemiz tam bir maceraydı. İki seneliğine geldik.  Para biriktirip geri dönüp Türkiye’de kendi mesleğim olan tekstil üzerine yer açmak istiyordum. O iki sene hala bitmedi. 

Deniz GEZGİNCİ: Ahmet bey siz Münih’te ilk ticaret yapan isimlerdensiniz. İlk olmanın zorlukları nelerdi ?

Ahmet PINAR: 1968 senesinde ben ilk seyahat acentamı açtığımda bir Yahudi Türkiye’ye uçak kaldırıyordu ben de onun biletlerini satıyordum. Ticaret yapmak Türkler için biraz zordu çünkü her şeyden önce ticaret müsaadesi almak bir problemdi. Eşim Alman olduğu için ben biraz daha şanslıydım çünkü seyahat acentasını eşimin üzerine açmıştım. O nedenle Alman gibi çalışıyordum. O zamanlar ticaret yapmak şimdiki gibi değildi. Şimdi önüne gelen istediği gibi ticaret yapabiliyor. Türkler buranın yerlisi oldu.

Deniz GEZGİNCİ: Kadir Bey sizin de aktif bir iş hayatınız oldu. Siz Münih’te neler yaptınız ?

 Kadir SAKA: Benim aktif iş hayatım 1982 yılında nakliyeye başlamakla oldu. İlk başlarda bende zorluk çektim. İki sene bir firmada çalıştıktan sonra bir arkadaşımla ortak olarak işi devam ettirdik. Export ve import işinden sonra nakliyeciliğe yani komisyonculuğa başladık. Burada karıştırılan bir kavram var. Herkes “ben nakliyeciyim” diyor ama kimsenin kendi arabası yok. Arabası olmayanlar nakliyeci değil aslında komisyoncu. Orada da otuz sene emek verdikten sonra bugünlere kadar geldik.

Deniz GEZGİNCİ: Spor ile iç içesiniz. Spor tutkunuz nereden geliyor?

Ahmet PINAR: Ben çok milliyetçi bir insanım. Bir yerde Türk kulübü varsa ben hemen oraya giderim. 1975 yılında burada Kürt Doğan’ın kahvesi vardı Münih Türkgücü orada kuruldu. Bir Türk futbol kulübü kurulmuş, onun maçları var. Milliyetçi bir insan olarak ben bu maçlara severek gidiyordum herkesi de teşvik ediyordum. Kulübün kurucuları beni tanıdılar. O zamanlar bizde de imkan vardı. Destek olmamız için bizi çağırıyorlardı. Bu şekilde aralarına girmiş oldum. Münih Türkgücü kurulduğu sene C kümede şampiyon oldu ve B kümeye çıktı. B kümeye çıktıktan sonra her oynadığı maçta düzine goller yemeye başladı. Kötü gidiş nedeni ile kongreye gidildi. Ziya Boztepe ağabeyimiz başkan seçildi beni de ikinci başkan seçtiler. Bu şekilde kulübün yönetimine de girmiş oldum.

Deniz GEZGİNCİ: Kadir Bey koyu bir Fenerbahçeli olduğunuzu biliyorum. Bu fanatiklik nerden geliyor? 


Kadir SAKA: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ben fanatik değil iyi bir Fenerbahçeliyim. Sporla tanışmam çok küçük yaşta henüz ilkokul zamanlarımda oldu. Uzun yıllar amatör kümede futbol oynadım. Futbolu Münih’e gelmeden beş altı yıl önce bırakmıştım. Türkiye’de hemen hemen her hafta Fenerbahçe maçlarına gider, kaçırmazdım. Hala da kaçırmıyorum. Buraya geldiğim 1982 senesinde Ataspor kurulalı bir sene olmuştu. Oraya üye oldum. Daha sonra idareci ve yönetici olarak Ataspor çatısı altında görev yaptım.

Deniz GEZGİNCİ: Ahmet Bey Münih Türkgücü Ataspor dışında siz hangi takımı tutuyorsunuz?  

Ahmet PINAR:
Altı yaşımdan beri Galatasaray taraftarıyım. Ben de fanatik değilim. Fenerbahçe ile Galatasaray oynarsa Galatasaray’ı tutarım fakat Fenerbahçe başka bir takımla oynarsa Fener’i tutarım. Yani Galatasaraylı olmama rağmen Fenerbahçe’yi severim. Galatasaray’ın illa her maçını izleyim diye bir bağlılığım yok. Fenerbahçe’nin maçlarını Kadir Saka’nın sayesinde daha fazla seyretmişimdir.

Deniz GEZGİNCİ: Gelelim Münih Türkgücü’ne..  Ahmet Bey siz kulübün kuruluş yıllarına canlı şahitlik etmiş birisiniz. Biraz o yıllardan bahseder misiniz ?

Ahmet PINAR:  Münih Türkgücü 1975 senesinde Kürt Doğan’ın kahvesinde kuruldu. Kuran arkadaşlarımızın hepsi profesyonel olarak sporla ilgilenmiş kişilerdi. Mesela kurucuları arasında milli basketbolcularımızdan Gürsel Kurtel, Ankaragücü’nde futbol oynayan Kambur Özcan, allah rahmet eylesin Eti Çeliktin  vardı. Ziya Boztepe ve Ayrıca Eti Çeliktin Almanya’ya futbolcu olarak transfer olan ilk isimlerdendi. Kulübü onlar kurdular bizler de destek olduk. Kurulur kurulmaz şampiyon olduktan sonra güçleri yetmedi. Ziya Boztepe başkan ben ikinci başkan oldum. Ondan sonra biz kulübü kucakladık götürdük. Beş sene B kümede savaş vererek sonunda takımı şampiyon yaparak A kümeye çıkardık. A  sınıf burada futbol için epey iyi bir yer. Takımı A ligine çıkardıktan sonra bizim de gücümüz yetmedi. Devreye daha büyük iş adamlarının girmesi gerekiyordu. Daha zengin iş adamları geldi. Allah rahmet eylesin Akşit Gürfırat vardı başkanlığı o aldı. Türkiye’de meşhur kumarhaneleri olan Ergun Berksoy devreye girdi. Bu isimler senede üç-beş milyon ciro yapan isimlerdi. Türkgücü’nü Bayern ligine kadar çıkardılar. 1981 yılında ben başkanlığa aday oldum ve seçilemedim. İyi ki de seçilememişim çünkü gelen isimler büyük bütçeler yaptılar, Türkiye’den profesyonel futbolcular getirdiler. Türkgücü’nü alıp götürdüler. Biz de 1981 yılında ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yılı münasebetiyle başkonsolosumuz bir kulüp kurulsun demişti. Biz de Ataspor’u kurduk. Ataspor’un kuruculuğunu da 12 sene başkanlığını da ben yapmıştım.  Ben Ataspor’u kurduğumda Türkgücü’nün kurucularından Ziya Boztepe bizde Teknik Direktör olarak görev aldı. Ben Ziya Boztepe’ye o yıllarda yönetimin takımı ne kadar başarılı kıldığını söylerken; “Hiç iyi yapmıyorlar, yaptıkları doğru değil. Bu paraları gençlere, genç takımlara yatırsalar daha iyi olur” diyordu. Sonradan da aynen onun dedikleri çıktı. Türkgücü’nde büyük patronlar çekilince kulüpte düşmeye başladı.

Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü o dönem Almanya’da Berlin Türiyemspor’dan sonra kurulan ikinci Türk kulübü idi. Kuruluşunda Berlin Türkiyemspor’dan etkilenme ya da fikir alışverişi  oldu mu ?

Ahmet PINAR:
Berlin Türkiyemspor yöneticileri ile birebir görüşüyorduk. Hatta benim onlara şahsi yardımlarım da oluyordu. Ben öyle çok paraya değer veren bir insan değilim. Bana birisi gelip vatan, millet dediği zaman benden parayı alıp gider. Oraya çok para yardımında da bulunmuştum. Berlin Türkiyemspor’a özendik. Münih’te Türkgücü’nün kurulmasında o kulübün de etkisi var. O zamanlar “Berlindekiler futbol kulübü kurar da Münihtekiler niye kuramaz?” diye konuşuyorduk. 

Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü 1988 senesinde Bayernliga’ya kadar yükseldi. O zaman başarının yakalanmasında en büyük etken neydi ?

Ahmet PINAR: O zaman ki maddi güç önemliydi ama kenetlenme çok daha farklıydı. Türkgücü’nün maçlarını üç bin – dört bin kişinin izlediğini bilirim. Bu amatör küme için çok iyi bir sayı. Hatta Bayernliga’da 12 bin seyirciye de oynandı. Çok iyi bir hava yakalanmıştı. O iyi havayı yakalamak için de para lazım. Büyük futbolcuları alacasın ki o havayı yakalayasın. Şimdi olur mu onu bilmiyorum. Gerçi şuan Türkgücü Ataspor’un başına gelen yönetim iyi  sözler verdiler.

Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü’nden çıkan ve Türkiye’ye transfer olan önemli futbolcular kimlerdi ?


Kadir SAKA: Beşiktaşlı İlhan Mansız, Galatasaray ve Fenerbahçe’de oynayan Erhan Önal, Galatasaraylı Savaş,  uzun yıllar Gençlerbirliği formasını giyen Engin Özdemir Münih Türkgücü formasını giyen isimler oldu.

Deniz GEZGİNCİ: Bu değerli isimler nasıl keşfedilip Türkiye’ye gönderiliyordu. Münih Türkgücü’nde bu yetenekleri ortaya çıkarmak için özel bir çalışma yapılıyor muydu?

Kadir SAKA: Berlin’de ve Münih’te Türk takımları vardı. Tabii Münih’te bir başarı da vardı. Takım Bayern ligine çıkınca dikkat çekmeye başladı. Türkiye’den buraya devamlı gazeteciler gelip röportajlar yapıyorlardı. Oyunculara ilgi de fazlaydı. Onun da büyük etkisi olmuştur. Bundan daha fazla bir çalışma var mıydı? Tabii ki o zamanlar kadrolar ve yönetimler de daha güçlüydü. İş yine dönüp dolaşıp maddiyata dayanıyor.

Ahmet PINAR: Bu işe hevesli arkadaşlarımız da var. Örneğin bizim yetiştirdiğimiz isimlerden Arslan Kayabunar, Taşkın Akay menajerliğe hevesliydiler. Hatta bana da menajerlik bürosu açalım diye teklif etmişlerdi. Bu işin benden geçtiğini söylemiştim. Onlar bu işi ele aldılar, yaptılar ve hala da profesyonel olarak yapıyorlar. 


Deniz GEZGİNCİ: Sizin oğlunuz da futbolcu ve uzun yıllar Türkgücü formasını giydi. Futbola olan merakı babadan mı geliyordu ?

Kadir SAKA: Babadan kaynaklı olabilir küçükken biz onunla çok futbol oynardık ama siz ne kadar gayret gösterirseniz gösterin çocukta merak yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Tesiri olur mu tabii ki yüzde yirmi olur. Ama tanıdığım çok futbolcu arkadaşlarım var çocukları tamamen başka şeylerle uğraşıyorlar. Yüzde yüz etkisi olduğunu düşünmüyorum ama küçükken oğlumla futbol üzerine çok uğraştığım doğru. 5 yaşında genç takımlarda oynamaya başladı 30 yaşına kadar da futbol oynamaya devam etti. Dediğiniz gibi Türkgücü forması da giydi. Gençlerbirliği ve Kocaelispor’a gitme durumu vardı. Fakat Türkgücü bonservisi için fazla para isteyince transferler öyle kaldı. Bir ara Ataspor’da da futbol oynadı. 

Deniz GEZGİNCİ: Münih Türkgücü 1992’de küme düştü ve iki sene sonra tekrar toparlanıp lige çıktı. O zaman ki krizi nasıl yönettiniz ?


Ahmet PINAR: O zamanlar allah rahmet eğlesin iş adamı Mesut Yıldırım ağabeyimiz vardı ve kulübe o el attı. Başkanlığa geldi ve Münih’te ki tüm iş adamlarından iyi para topluyordu. Bu şekilde Türkgücü’nü tekrar yukarılara çıkardı. Bence her çıkış düşmenin ilk ayağı idi. Öyle çıkacaklarına genç takımları yetiştirseler, genç takımlardan kendi adamları ile çıksalardı yukarılarda daha iyi tutunabilirlerdi diye düşünüyorum. Çünkü benim ağabeyim, hocam Ziya Boztepe bana öyle öğretiyordu. Satın alınan futbolculara para yetiştiremezsin ve bir gün mutlaka düşersin diyordu ve maalesef öyle de oldu. 

Deniz GEZGİNCİ:  Ahmet Bey daha sonra siz  Ataspor’u kurdunuz. Ataspor’u kurma fikri nasıl ortaya çıktı ?

Ahmet PINAR: Türkgücü’nde başkanlığa aday oldum. Seçilemeyince aradan kısa bir süre sonra Ataspor’un kurulma olayı gündeme geldi. Bana başkanlık teklif ettiklerinde “ Orada başkan seçilemedi o nedenle Ataspor’u kuruyor” derler diye kabul etmedim. O zamanki başkonsolosumuz beni çağırdı ve “Atatürk’ün yüzüncü doğum yılı bu kulübü kuracaksın ve başında sen olacaksın senden rica ediyorum” dedi. Onun ricası benim için emirdi. Ataspor’u kurduk, ismi zaten belliydi. Atatürk’ün ismi olacaktı. Renklerini de o zaman çevremde olan arkadaşlar Bavyera bölgesinin rengi olan maviyi uygun gördüler. Gerçi o zamanlar “bu Yunanlıların rengi” diye çok takılanlar da olmuştu. Ben TÜDEK Başkanı olana kadar Ataspor’un başında kaldım. Çünkü TÜDEK Başkanı olunca Ataspor’da başkanlık yapmam yasaktı mecburen ayrılmak zorunda kaldım.



Deniz GEZGİNCİ: Kadir Bey siz Ataspor da başkanlık yaptınız. Başkanlık serüveniniz hakkında bilgi verebilir misiniz ?

Kadir SAKA: Benim başkanlığım biraz da mecburiyetten oldu. O sene takım çok kötü gidiyordu. İlk devre aldığımız puan çok azdı ve sonuncuyduk. Küme düşmemiz hemen hemen kesinleşmiş gibiydi. Başka da kimse kalmayınca kurtarıcı olarak göreve  geldik. Maalesef o sene düşmeye engel olamadık. Ondan sonraki sene de başkanlığım devam etti. Daha sonra da başkanlığı bıraktım. Şunu herkesin bilmesini isterim ki bu her iki kulüp için de geçerlidir. Başkanlar her zaman kulüplere maddi yardımlarda bulunmuştur. Başka türlü kulüplerin ayakta durması imkansızdır. 


Deniz GEZGİNCİ: O zamanlar Münih’te Türk futbol kulüplerini nasıl ayakta tutmaya çalışıyordunuz ?

Kadir SAKA: O zamanki şartlar biraz daha farklıydı. 1982 senelerine dönersek esnaf para kazanıyordu ve ne zaman gitsek yardım ediyordu. O yardımların çok büyük etkisi vardı. Başkanlar da iş adamı olduğu için çevrelerinden para toplamak kolay oluyordu. Senede bir balo yapılırdı balonun hemen hemen bütün giderleri esnafın bağışlarıyla karşılanıyordu. Balodan kalan para da kulübe harcanıyordu. Seyirci fazlaydı onun da rolü vardı.

Deniz GEZGİNCİ: Türkiye’den buradaki futbol kulüplerimize ilgi nasıl oluyordu. Türkiye Futbol Federasyonu’ndan maddi ya da manevi destek görüyor muydunuz ?


Kadir SAKA:
Hiçbir kulübe Türkiye’den maddi destek geldiğini hatırlamıyorum. Manevi olarak da buradan futbolcu seçmek için bir ara Köln’de bir kurul kurdular ama birebir kulüpler arası bir iletişim de olmadı. Burada çocuklar daha disiplinli yetişiyor. Buradaki kulüpler Türkiye’de ki her hangi bir kulüp ile kardeş kulüp olsaydı Türk futboluna da çok faydası olurdu. Nitekim son senelerde Türkiye’ye Avrupa’dan giden futbolcuların ne kadar fazla olduğunu görüyoruz. Burada eskiden büyük takımlarda Türk futbolcusu görmek mümkün değildi ama şimdi oynuyorlar. İmkanlar var ama onu kullanmak lazım. Federasyon bu işe el atmış olsa çok daha iyi olur.

Deniz GEZGİNCİ: 2011 yılında Türkgücü krizlerin en büyüğünü yaşadı ve iflas etti. O kriz dönemini nasıl yönettiniz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?

Ahmet PINAR: Ben TÜDEK Başkanı iken Türkgücü büyük krizler yaşadı. O dönemler yaşadıkları krizlerde yönetim bulamıyorlardı. Başkonsolosluk da bana kulübü teslim almam için emir veriyordu. Ben kulübü kayyum olarak devralıyordum altı ay götürüp yeni yönetim seçerek teslim ediyorduk ve biz ayrılıyorduk. Bu şekilde de Türkgücü’ne çok hizmetlerimiz olmuştu. 2000 yılının ortasında TÜDEK yönetiminden ayrıldık. 2001 yılında Türkgücü tekrar iflas edince battı. Kulübe yine biz sahip çıktık. Ahmet Pınar, Kadir Saka, Cemal Güneş, Bülent Tulay, Mehmet Teğmen gibi isimler birleştik ve Türkgücü’nün ismini SV 1975 Türkgücü olarak değiştirerek yeniden kurduk. Orada da uzun yıllar görev yaptık. 


Deniz GEZGİNCİ: 2009-2010 yılında Münih Türkgücü ile Ataspor birleşti. Bu birleşmenin nedeni neydi ?

Ahmet PINAR: Türkgücü A klasseye kadar düşmüş, oradan da düşmek üzereydi. Ataspor’da çıkıştaydı. İki kulübe de yönetici bulmak zor oluyordu. Ben üç sene Münih’ten uzaktaydım ama birleşme işi ile uğraştıklarını biliyordum. Döndüğümde Kadir Saka iki kulübün de durumunun kötü olduğunu, iki kulübü birleştirmek için uğraştıklarını ama yapamadıklarını,  olaya benim el atmam gerektiğini söyleyince “peki” dedim. Uzun bir aradan sonra Münih’e geldiğim için herkesi ziyaret ediyordum. O ziyaretlerden birini Arslan Kayabunar’a gerçekleştirdiğimde birleşme ile ilgili bütün hazırlıkları yaptıklarını ama bir türlü birleşmeyi gerçekleştiremediklerini söyledi. Problem nerede diye sorduğumda; “İsimde takılıyoruz” dedi. “Hallederiz onu” deyip yanından ayrıldım. O hafta sonu Türkgücü’nde ki arkadaşlarla konuşmak için Türkgücü’nün maçına daha sonra da bizim Ataspor’un maçına gittim Atasporlularla konuştum. Ataspor deyince bizim diyorum ama ben Türkgücülüyüm, Türkgücü hastasıyım. Türkgücü benim ilk, Ataspor ikinci çocuğum. İki tarafta da istek olduğunu gördüm ama iş isime geldiğinde gerçekten takılıyorlardı. Atasporlular biz sizden daha yukardayız, büyüğüz diyerek kulübün isminin “Ataspor Türkgücü” olmasını istiyorlar,  Türkgücülüler de “Olur mu biz Türkgücüyüz, bizim bir ismimiz var, biz sizden daha eskiyiz” diyorlardı. Birkaç toplantıdan sonra biz arayı bulduk. Her zaman söylediğimiz şu oldu “Türk olmazsa Ata olmaz. Evvela Türk olacak. Türkgücü Ataspor olur, Ataspor Türkgücü olmaz” dedik. Bu fikri de herkese kabul ettirdik. Biraz da bizi kırmamak için, sevgi ve saygıdan dolayı Atasporlular karşı çıkmadılar.

Deniz GEZGİNCİ:  Bu birleşmeye karşı çıkanlar oldu mu. O dönem bununla ilgili zorluklar yaşadınız mı ?

Ahmet PINAR: Örneğin bir hafta evvel Türk bakkalında alış veriş yapıyorum. Hasta Türkgüçlülerden bir bayana rastladım. Maçlara niye gelmediğini sordum. “Ben birleşmeye karşıydım, maçlara gelmem” dedi. Anlayacağınız birleşmeye o zaman karşı olanlar olduğu gibi hala karşı olanlar var.

Deniz GEZGİNCİ:  Peki bu karşı çıkmanın nedeni nedir ?

Ahmet PINAR: Bazı Türkgüçlülerde şöyle bir takıntı var; “Türkgücü Ataspor oldu. İsmi Türkgücü Ataspor ama Ataspor Türkgücü’nü içine aldı” diyorlar. Halbuki öyle bir şey yok. Ben Ataspor’un kurucusuyum ama Türkgücü benim canım. Evvela onun başında “Türk” kelimesi var. Sırf bu nedenle bile ben ortaya hayatımı koyarım. Maalesef birleşmeye karşı olanlar bunu düşünemiyorlar. Ne demek Atasporlu oldu ? Biz hepimiz Türküz, Türkgüçlüyüz. Türkün olduğu yerde Atasporlu diye bir şey olur mu ? Maalesef bunu bir türlü anlatamadık.

Deniz GEZGİNCİ: Gelelim günümüze Münih Türgücü Ataspor geçtiğimiz sene şuan bulunduğu Landesliga’da son anda kaldı. Şuan için kulübün yaşadığı zorluklar nelerdir ?

Kadir SAKA: Şuan kulübü yakından takip ediyorum. İçerdeki her maçına gidiyorum dışardaki maçlarına da fırsat buldukça gitmeye çalışıyorum. Takımın durumu bu sene geçen yıldan pek farklı değil. Bu sene takım tamamen yenilendi. Eski futbolcular kalıp takım birkaç takviye ile güçlendirilseydi daha iyi olurdu. Şuan puan durumunda hala kritik bölgede. İkinci devre için dört yeni transfer yapıldı. Umuyorum ikinci yarı daha iyi olur ama tam bir takım olamadık henüz.

Ahmet PINAR: Ben de içerideki maçlarına gitmeye çalışıyorum. Hazırlık maçlarına da haberim olursa gidiyorum. Aslında hiçbir maçı kaçırmak istemem ama haberim olmuyor. Diyeceksiniz ki internete mi girmiyorsunuz? İnternete sık sık giriyorum çünkü benim işim internetle fakat yazmıyorlar, bilgilendirmiyorlar.

Deniz GEZGİNCİ: Önceki aylarda Türkgücü Ataspor yeni yönetimini seçti. Yeni yönetimi nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Kadir SAKA: Yeni yönetim göreve çok büyük hedeflerle, ümit vererek geldi. Umarım söyledikleri gerçekleşir. Vaatlerinin yarısı bile gerçek olsa  bize yeter.

Deniz GEZGİNCİ: Hayal etmek başarmanın yarısıdır. Sizce kulüp yeniden eski günlerine dönebilir, Münih’te tekrardan o ilgi yaratılabilir mi?

Ahmet PINAR: Bence canlanabilir ama o yönde çalışmalar yapılmıyor. Eskiden Münih’te bir Türk marketi kalmazdı ki Türkgücü’nün ya da Ataspor’un bir afişi olmasın. Her hafta her yere afiş asardık. Bütün kahvelere, marketlere. Nerde Türk varsa orada bizim afişlerimiz vardı. Şimdi yok. Biz iki kulübe de senelerce hayatımızı vermişiz.  Bir hazırlık maçından bizim haberimiz olmazsa halkın nasıl haberi olacak? Onların yerinde ben olsam eski birliği sağlamak için bütün kahvelere, marketlere afişler astırırdım. Eskiden senede iki sefer balo yapardık, yılbaşı geceleri düzenlerdik. Milleti birbirine kaynaştırırdık. Şimdi onların hiçbiri yapılmıyor.

Kadir SAKA: Eski günlere dönmesini çok isterim ama zannetmiyorum. Çünkü eski arzu kalmadı. Buraya ilk gelen Türk toplumu çok arzuluydu. Artık eskisi gibi Türk takımlarının maçları revaçta değil. Eski havayı yakalamak çok zor. Yine vurguluyorum yeni yönetim söylediğinin yüzde ellisini yapsa seyircide de belki yüzde elli artış olur. Ben fazla iyimser değilim lütfen kimse yanlış anlamasın. Bunları da bugünkü yönetim için söylemiyorum. Kim olursa olsun aynı şeyler geçerli. 

Deniz GEZGİNCİ: Sanıyorum gençlerin de son yıllarda Türk kulüplerine ilgisi çekilemedi ?

Kadir SAKA: Özellikle Ataspor’da yetişen futbolcuların kulübe ilgisi azalmadı. Kulübü terk etmediler, bırakmadılar devamlı yönetimde oldular. Bundan sonra olur mu bilemiyorum.

Ahmet PINAR: Ataspor’u o gençler ayakta tuttu. Futbol oynayan çocukların hepsi sonra yönetici oldu, başkan oldu. Ataspor’u onlar yücelttiler. Maalesef Türkgücü’nde o yoktur. Şimdi Türkgücü için Atasporlu oldu diyorlar ya öyle bir şey söz konusu değil ama böyle söylemelerinin nedeni Atasporlu futbolcuların kulüplerine sahip çıkıp yönetimlerde yer alması.

Deniz GEZGİNCİ: Belki camianın büyükleri olarak sizler dayanamazsınız ve yeniden kolları sıvarsınız. Böyle bir şey mümkün değil mi ?

Ahmet PINAR: Kongrede sağ olsunlar bizi haysiyet divanına seçtiler. Bu saatten sonra da bizden en fazlası o olur. Ama belki bu yayını dinlerler ve bizden yardım isterler, yönetim kurulu toplantılarına davet ederlerse biz de onlara yol gösteririz.

Kadir SAKA: Ben  akıl göstermemize ihtiyaçları olacağını düşünmüyorum. Bugünkü gençlerin anlayışı ile bizim anlayışımız da biraz farklı olabilir. Önemli olan kulübü bir adım ileriye götürmek. Seyircinin ilgisini biraz daha çekmek, camiayı kaynaştırmak. Onun için de çok çalışmak gerekiyor. Ahmet Bey’in belirttiği gibi balolara, maç duyurularına önem vermek gerekiyor.

Deniz GEZGİNCİ: Kulüp ile ilgili yaşadığınız ilginç bir anı var mı ?

Ahmet PINAR -  Kadir SAKA: Münih Türkgücü ile Ataspor’un Atatürk  kupası maçı vardı. O zamanlar Büyükelçilik tüm Almanya’da Atatürk kupası maçları düzenliyordu. Herkes önce kendi bölgesindeki maçları oynar, daha sonra bir üst kategoriye çıkardı. Finaller de Köln’de oynanıyordu. Münih Türkgücü de rakiplerini devirdi, biz de Ataspor olarak her maçı aldık ve sonuçta karşı karşıya geldik.  Karlı bir gün…Maç Neuperlach Stadı’nda oynandı. Maçın sonlarına doğru attığımız gol ile 1-0 maçı kazandık. Bülent öyle bir gol atmıştık ki hala “O top nasıl kaleye girdi” diye düşünüyorum. Maçın ardından o manzarayı görmenizi isterdim. Kimisi ağlar, kimisi güler. Ataspor o zamanlar daha alt kümede oynuyordu. İki küme üstündeki takımı yenmek Ataspor’a ayrı bir hava katmıştı. Münih’te o maçı seyredenler hala unutamazlar. Ama ne maçtı. O maçta Bayern 3 televizyonu maçı canlı yayınlamıştı.

Deniz GEZGİNCİ: Son olarak Münih Türkgücü Ataspor sevdalılarına mesajınız nedir ?

Ahmet PINAR: Bu röportajı okuyan herkesten ricam Türkgücü Ataspor’a sahip çıksınlar. Bu iş böyle gitmez. Gün gelir Avrupa’da ki Türk spor kulüplerinin hepsi kapanır. Ben Türksem o kulüp benim kulübüm. Benim ona sahip çıkmam lazım. Kulübümüze sahip çıkalım. O günleri ben çok özledim.

Kadir SAKA:
O da iyi bir organizasyon ile olur. Durup dururken maalesef kimse gelip kimseye sahip çıkmıyor. Bu konuda da mevcut yönetime büyük iş düşüyor. Bu iş için para gerekli. Eskisi gibi de o parayı bulmak zor. Yeni yönetim sponsor bulacağını söylüyor inşallah da bulurlar. Onu bulduktan sonra da gerisi ufak ufak gelmeye başlar. Benim gördüğüm en önemli nokta iyi bir organize ve para bulma işi. Siz iyi organize ederseniz halkta kulübe yeniden sahip çıkmaya başlar.


munihinsesi.com / özel

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve munihinsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.