DEUTSCHSTUNDE: BU DERSİN KONUSU GÖÇMENLER

- Kısaca sizi tanıyabilir miyiz ? 

 

Tuğba Önder: Almanya Münih’te doğdum. Ömrümün hemen hemen tümünü burada geçirdim. Her sene Türkiye’ye giden, ülkemle bağımı koparmayanlardanım. Aslen öğretmenim. Öğretmenlik okuluna girdikten sonra, orada yaşadığım zorluklar nedeni ile mesleği bırakmaya karar verdim. Tecrübe ettiğim, yaşadığım şeylerle ilgili hep kardeşimle konuşuyorduk. Almanya’da yabancı olmasakta yabancı olarak yaşadığımız için yaşadığımız bu süreci nasıl dile getirebiliriz, her zaman aramızda konuştuğumuz şeyleri nasıl insanlarla paylaşabiliriz derken “Almanca dersleri” fikri ortaya çıktı ve "Deutschstunde"  gibi bir gösteri hazırladık. 

 

Tunay Önder: Ablamla aramızda bir buçuk yaş var. Ben de Tuğba gibi burada doğdum, burada büyüdüm, Münihliyim. Sosyoloji okudum. Üniversiteyi bitirdikten sonra sosyolog olarak her şey ve hiç bir şey yapabilirsiniz. Bende bugüne kadar her şey ve hiç bir şey yapıyorum. Yazıyorum, çiziyorum, toplumla ilgileniyorum. Genelde göçmenlerin hayatları beni daha çok ilgilendiriyor. Bizim buradaki yaşadıklarımızla, göçmenlerle, işçi aileleri üzerine kafa yoruyorum. Bu sorunları nasıl dile getirebiliriz, nasıl paylaşabiliriz, nasıl birilerine ulaşabiliriz çabası içerisindeyiz. Bunun için de farklı formatlar arıyoruz. Göçmen bir ailenin çocuğu olarak bu konu benim için çok önemli, hayatımın belirli bir zamanını bu konulara kafa yorarak geçirmek istiyorum.


- "Deutschstunde" (Almanca Dersleri) formatı nasıl ortaya çıktı ? Gerçekleştirdiğiniz sunum hakkında biraz bilgi alabilir miyiz ?

 

Tuğba Önder: Öğretmenliği bıraktıktan sonra topluma bakış açımla ilgili sürekli çelişkili olduğum konular vardı. Bunları Tunay ile paylaştık, konuştuk. Kafamızı kurcalayan, hayatımızda bazen sorunlarla karşılaşılan bu sorularla uğraştığımda ve bunları başkaları ile paylaşmaya başladığımda bir çok insanın bu konularla ilgilendiğini, kafa yorduğunu anladım. Bu konuları hangi formatta, nasıl dile getirebiliriz, sadece kız kardeşimle evde oturup konuşmakla değilde başka insanlarla nasıl paylaşılabiliriz diye konuşurken bu format ortaya çıktı. 

 

Tunay Önder: “Deutschstunde” göç ile ilgili bir çok konuya değinen bir sunum. Gösteride bu konuyla ilgili daha önce yazmış olduğum makaleleri okuyorum. Makalelerin arasında küçük film gösterileri, klipler var. Almanya ile, buradaki göç tarihi ile uğraşıyoruz. Almanya’da neler öğrenmemiz lazım? Burada bu toplumun bir parçası olabilmek için Almanca mı konuşmak gerekiyor, Almanlar gibi bira içip domuz eti mi yemek gerekiyor. Burada sömürülmeden yaşayabilmemiz için ne yapmamız gerekiyor ? Bu soruların cevaplarını hem mizahi hem de ciddi yönleri ile bu sunumda ele alıyoruz. Ana temamız da dil üzerine oluyor çünkü dil üzerinden çok dışlanmalar oluyor. Özellikle son yıllarda yabancılar ve entegrasyon konusunda ortaya bir sürü farklı iddialar atılıyor. Ancak birilerinin olanı göstermesi gerekiyor. Bizim de bu sunumdaki hedefimiz buydu. 


- Gösteriyi izlemeye gelenlere baktığımızda Almanların sayısı Türklerin sayısından oldukça fazla. Bu meseleler Almanların daha çok mu ilgisini çekiyor yoksa bu konular Türklerin hoşuna gitmiyor mu ?


Tunay Önder: Türklerin bu konulara ilgisiz olduğunu hiç zannetmiyorum. Herkes bunları biliyor, tecrübe ediyor. Bence yüzde yüz ilgilerini çekiyor. Türk arkadaş çevresine baktığımızda herkesin belirli bir hayat tarzı var. Buna çoluk çocuk mu dersiniz, işe gidip gelmeler mi yoksa önceliklerinde aileleri mi var? Bu tür etkinliklere katılmak tuhaf bir yaşam biçimi gerektiriyor. Çoluk çocuğun olmayacak, sabit bir işin olmayacak, marjinal bir hayat yaşayacaksın da buraya geleceksin. Günlük hayatın koşuşturmasından herkes vakit ayırıp buraya gelemiyor belki ama ben bu konunun ilgilenirini çekmediğini zannetmiyorum. 


- “Deutschstunde” de siyasi mesajınız var mı ?


Tunay Önder: Olmaz olur mu. Siyasi bir mesajım var benim. Sadece bu sorunlara gülelim, eğlenelim değil. Çok önemli siyasi mesajlarım var hemde. 


Tuğba Önder: Biz mesajlarımızı "Deutschstunde" okul temasının içerisinde yapıyoruz. Bir şekilde okula giren çıkan bütün insanlar bir sistemin içerisinde yıkanıyor durumu var. Okulda her zaman öğretmenin bir parmağı görülür. Biz öyle olmak istemiyoruz aslında parmak gösteren şekilde olmak istemiyoruz. Tabii ki mesajı var çünkü eşitsizlikler var. Ama bizim verdiğimiz mesaj şu şöyle olmalı, böyle yapın gibi bir dayatma içinde değil. 


- Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir ?


Tunay Önder: İlk projemiz “Deutschstunde” hakkında bir kitap derlemek istiyoruz. Bu performansı da daha çok yerde sergileyip daha çok kişiye ulaşmak istiyoruz. 16 Mayıs tarihinde Nünberg’te aynı performansı sergileyeceğiz.

Deniz Gezginci / Münih