YORUM SİZİN

Yakından takip edenler bilirler, etmeyenler şu an öğrenecekler. Münih’te toplumsal dayanışmayı güçlendirmek adına, hiçbir menfaat beklemeden, tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak kurulan “Münihin Sesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Platformu” nda uzun süredir çalışmalarda bulunuyoruz. Bu platformda ne yapıyoruz? Türkiye’den gelen öğrencilerin kalacak yer bulmalarında yardımcı oluyoruz – ki Münih’in en büyük sorunlarından biri konut sorunu – öğrencilerin dertlerine derman olmaya çalışıyor, işsiz vatandaşlarımıza iş, işçi arayan işverenlere işçi buluyor ve günde yüzlerce öğrencinin, yüzlerce gurbetçinin sorularını, sorunlarını kendi sorunumuz edinip çözmeye çalışıyoruz. Bunu da büyük bir keyifle, şevkle, insan sevgisiyle, aşkla yapıyoruz. Bugüne kadar da yüzlerce öğrencimize kalacak yer bulmanın, yüzlerce işsize iş bulmanın, yüzlerce gurbetçi vatandaşımızın dertlerine derman olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Girizgahı bırakıp gelelim konuya. Bu yazıyı neden yazdığıma. Yukarıda saydığım projeleri yaparken Münihin Sesi WhatsApp gruplarını kullanıyoruz ve daha çok oradan organize oluyoruz. Bine yakın kişinin bulunduğu grupları idare etmek hayli zor olduğundan bu grupları çeşitli kurallar eşliğinde yürütmek durumundayız ve bu kurallara ısrarla uymayanları önce uyarıp daha sonra gruptan çıkarmak zorunda kalıyoruz.

Geçtiğimiz bayram günü de WhatsApp gruplarından birinde böyle bir olay yaşandı. Herkesin bayram mesajı göndermeye başlaması ile hemen hemen birbirinin aynısı onlarca mesaj gruba geldi ve grubun standart kurallarından “Lütfen grupta günaydın, hayırlı cumalar, kutlamalar, kandil mesajları, bayram mesajları vb. gibi paylaşımlardan ziyade üyeleri bilgilendirici, yardım edici, yol gösterici mesajlar paylaşınız” açıklamasını gönderdim. Aman tanrım göndermez olaydım. Ne samimiyetsizliğim kaldı ne dinsizliğim ne de din düşmanlığım. Beni dinsizlikle suçlayan bir Müslüman kardeşimiz de özelime gelip kutsal bayram gününde beni doğuran anneme, aileme, bana buraya yazmaya terbiyemin el vermediği bir sürü küfür ve hakaretler yağdırdı. Bu hakaretlerden en acımasızı, en küstahça olanı da yıllar önce vefat etmiş olan yengemin doğum gününü kutladığım paylaşımın altına yazdığı “Mekânı inşallah cennet değildir” yazısı oldu.

İşi eleştirmek olan biri olduğum için her türlü eleştiriye sonuna kadar açığım. Ancak bu eleştiriler hakaret boyutuna vardığı zaman hiç uğraşmam direk olayı yargıya taşırım. Bu dinine çok bağlı olan! ve beni dinsizlikle suçlayan arkadaşta olduğu gibi. Günlerce küfür ve hakaretlerine cevap vermediğim için bana yazdığı “delikanlı mısın sen, karı mısın, korkak mısın, neden mesajlarıma cevap vermiyorsun, neden telefonumu açmıyorsun” diyen Müslüman kardeşime “Sizinle mahkemede görüşeceğiz” mesajını gönderdiğimde önce beni tanımadığını söyledi, sonra saçma sapan bahaneler bulup özür diledi. Çünkü Alman yasalarının bu konuda ne kadar iyi işlediğini benden daha iyi biliyordu.

Şimdi soruyorum; bu dinine çok bağlı olan, başkalarının dinini sorgulama hakkını kendinde bulan,  bırakın insanların dirisine, ölüsüne bile saygı duymayan bu zihniyet mi daha dinli yoksa biz mi daha dinsiziz?

Yorum sizin…

Deniz Gezginci
denizgezginci@hotmail.com