SEVİNÇ ARDA: SANATIN HİZMETÇİSİYİM

Farklı Sesler 23.06.2018 - 12:31, Güncelleme: 01.12.2021 - 20:21 3176+ kez okundu.
 

SEVİNÇ ARDA: SANATIN HİZMETÇİSİYİM

Münih’te “sanatçı” denildiği zaman gerek duruşuyla gerek toplumsal çalışmalarıyla ilk akla gelen isimlerden “Sevinç Arda”. “Ben okyanusta bir damlayım” diyor ve kendisine takılan bin bir güzel iltifat dolu unvana rağmen kendisini “sanatın hizmetçisi” olarak nitelendiriyor. Sadece sesi ve müziğiyle değil toplumsal konulara duyarlılığı ile de herkesin takdirini kazanmış bir isim. “Yardımın nereye gittiğini biliyorsam kanatsız bir melek gibi koşturup gidiyorum” diyor. Sevinç Arda ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Deniz GEZGİNCİ:  Sizin için “sanatçı” kelimesinin anlamı nedir ? Sevinç ARDA: Sanatçı sırtında çok büyük sorumluluk taşıması gereken, toplumun gözü, kulağı ve yeri geldiğinde toplumun dili, ağzı olması gereken, algılarının çok kuvvetli olup insanlara da bir mesaj verilmesi gerektiğinde şarkıyla ve yahut bir heykelle, bir fotoğrafla, bir resim ile bu mesajı verebilmesi gereken insandır. Sanatçı üretkendir. Yaptığı işler toplumda yaşanan her hangi bir olaydan sonra bile anlaşılabilmelidir. Neden ve niçin yaptığı da önemlidir diye düşünüyorum.   Deniz GEZGİNCİ:  Sizin için  kimileri “Gurbet Güneşi”, kimileri “Akdeniz'in incisi”, “Gece gözlü kadın”, “Türk Müziğinin billur sesli kraliçesi”, “Akdeniz'in parlayan yıldızı” diyor siz kendinizi hangi isimle adlandırıyorsunuz? Sevinç ARDA: Bunlara ilaveten güzel bir lakabım daha var bunu da sevgili Barış Bektaş söylemişti. Çok yere koşturduğum için bana “Türk müziğinin Pele’si” diyordu. Ben kendimi sanatın “hizmetçisi” olarak görüyorum. Çünkü sanat hem sanat için hem halk için yapılmalı. Sadece ve sadece sanata hizmet ediyorum. Başka hiç kimseye eyvallahım da yok, boynumun borcu da yok. Ama sanata, güzel sanatlara borçlu olduğumu düşünüyorum. Ben okyanusta bir damlayım. Deniz GEZGİNCİ: Sevinç hanım Münih ile yollarınız nasıl kesişti ? Sevinç ARDA: Münih’e eşim ve özel sebeplerimden dolayı yolum düştü. Aslında Baden Württemberg’te müzikal ve çevre anlamında çok iyi bir ortamdayken buraya geldim. Bu da bir vicdan meselesiydi. Kayınvalidem çok rahatsızlandı ve “keşke siz yanımda olsanız” demişti. Ben hiç düşünmeden kapıyı kapattığım gibi Münih’e geldim ve buraya yerleştik.   Deniz GEZGİNCİ: Ayağınızın tozu ile Londra’dan geldiniz. Özellikle engellilere, bir çok hayır kurumuna ücretsiz konserler veriyorsunuz, yardımlarda bulunuyorsunuz. Biraz bunlardan bahseder misiniz ?   Sevinç ARDA: Aslında sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi gerekiyor. Ben bunları sadece örnek olması için burada konuşmak istiyorum. Elimden geldiğince kanser hastaları, down sendromlular, kelebek hastaları ve engelliler için inanılmaz bir şekilde maddi manevi çaba sarf ediyorum.  Helal hoş olsun diyeceğim çünkü hiç birimiz yarının bize ne getireceğini bilemiyoruz. Londra’da Avrupa Engelliler Derneği Başkanı Poyraz Veysel ve onun çok değerli yardımcısı Şehriban hanımın konuğu olarak Türkiye’de bir ocağa iki adet akülü araba alınması için konser düzenleneceğini bildirdiler. Onların özel konuğu olarak Londra’ya gittim. Müzik yine burada bir araç oldu amaç insanlara yardımdı. Engelli arabaları alındı, gözümün önünde sahneye getirildi. O anı göz yaşları ile izledim. Şimdi de arabalar Türkiye’ye gönderildi. Yardımın nereye gittiğini biliyorsam her zaman kanatsız bir melek gibi koşturup gidiyorum. Hiç yorgunluk hmiyorum.   Deniz GEZGİNCİ: “Her Mevsim” ve “Maske” adında iki albümünüz bulunuyor biraz bu albümlerden bahsedebilir misiniz ? Sevinç ARDA: 1990 yılından beri Avrupa’dayım. İsviçre, Dortmund, Düsseldorf’ta yaşadım. Şimdi de Münih’te yaşıyorum. Çıktığım büyük organizasyonlardan sonra insanlar yanıma gelip neden bir albümümün olmadığını soruyorlardı. Biz seni nerelerde dinleyebiliriz diyorlardı. Konserlere çıkan profesyonel biri olarak bazı şeylere dikkat etmek durumundayım. Her mekanda sahneye çıkmak istemiyorum. Bu yüzden de onlara müzikal anlamda bir gönül borcum olduğunu düşündüm. İlk albümümü çok büyük ısrarlardan dolayı yaptım. İlk başlarda her halde arkadaşlarıma hediye ederim olay biter ben de bu albüm işinden kurtulmuş olurum diye düşünmüştüm (Tabii bu işin esprisi) Albüm piyasaya çıktı, on gün geçmedi TRT'den arayıp diksiyonumun çok güzel olduğunu, şarkıları en doğru şekilde okuduğumu söylediler. 12 şarkının hepsi denetimden geçmiş. Daha sonra benim radyolara konuk olma maceram başladı. Bu konuk olduğum 58. Radyo programım.       Deniz GEZGİNCİ: Maske albümünüzde yer alan “Benim hayatım” parçanıza çektiğiniz klip öyle sıradan bir klip değildi. Özel bir anlamı vardı. Bunu sizin ağzınızdan dinlemek istiyorum. Sevinç ARDA: Bu şarkıyı benim de yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak yazdırdım. Kanser hastaları, down sendromlu çocuklar, Alzheimer, kelebek hastalığı. Aklınıza gelebilecek her türlü hastalığı geçiren, geçirmekte olan, atlatan ve ya hepimizin günlük hayatta düşmelerimiz, kalkmalarımız, göz yaşlarımıza gülebilmemiz yani herkesin hayatın içerisinden kendinde bir şey bulabileceği bir şarkı yazdırmıştım. Bu şarkı özel ricam üzerine yazıldı ve bestelendi. Bu şarkının video klibinde bir çok insanı yan yana getirmek için bir yıldır koşturuyordum. Türkiye’de engelliler haftasında ilk kez paylaştım. Sosyal medyada klip bir anda inanılmaz paylaşımlara ulaştı. Fox TV en renkli, motive edici video klip olarak yaklaşık dört dakikaya yakın bir haber yaptı. Bu yaptığım işin taçlandırılması açısından benim için çok önemliydi. O insanları hayata motive edebilmek benim için zaten en büyük ödül oldu. Deniz GEZGİNCİ: Çok büyük organizasyonlarda sahne aldınız. Yeri geldi Sezen Aksu ile aynı sahneyi paylaştınız. Konserlerinize nasıl hazırlanıyorsunuz ? Sevinç ARDA: Bu soru için teşekkür ederim. En azından bir konser paylaştığım zaman en az üç gün öncesinden beni aramaktan vazgeçerler (Gülüşmeler…)  Çünkü ben nasıl ki bir futbolcu maçlardan önce kondisyon çalışması yapıyorsa bende aynı şekilde sahneye çıkmadan önce öyle hazırlanırım. Her gün üç saat ses çalışmam vardır. Çünkü bizim kısık sesle sahneye çıkma gibi bir lüksümüz olamaz. Bu insanın mesleğine saygısını gösterir. Uykumu çok düzenli almaya çalışırım. Hayatımda alkol ve sigara hiç olmadı. Konserlerden önce gerekmediği sürece üç gün boyunca kimseyle konuşmam. Evde olurum ama evde yokmuş gibi davranırım herkes bunu bilir. Deniz GEZGİNCİ: Kendinize örnek aldığınız, idolünüz olan sanatçı kimdi ve neden ? Sevinç ARDA: En büyük idolüm Zeki Müren. Malı iyi olan bir kuyumcu hiç “gelin benden altın alın” diye bağırır mı ? Zeki Müren bir gün ortaya çıkıp “ben en iyiyim, ben divayım” demedi. Zeki Müren’in sanata olan saygısının hiç kimsede olmadığını düşünüyorum. Ayrıca Türkiye’de sahneye getirdiği “T” harfli podyum hiç kimsenin yapmadığı bir şey. Kişilerin karşısına çıkarken kostümlere verdiği değer, kendine verdiği çeki düzen hiç kimsede yok. Bilgili, kültürlü, Türkçeyi çok güzel konuşan bir sanatçı. Benim büyük sanatçı dediğimiz kişilerde baktığım çok farklı kriterler vardır. Sanatçının büyüklüğü elbette sahnedeki performansı ile ölçülür ama gerçek büyüklük sahne öncesi ve sahne sonrasında insanlara davranışıyla ölçülür. Bu benim kriterimdir bende bunu Zeki Müren’de duydum, gördüm, okudum. Bu özelliği beni çok duygulandırdı. Bir gazinoya girdiğinde kapının önünü süpüren adama “kolay gelsin, allah kollarına güç versin” diyen bir insan. 7’den 70’e saygılı, sevgi dolu bir insandı. Öldükten sonra bütün varını yoğunu Mehmetçik Vakfı’na vermesi beni çok duygulandırmıştı, göz yaşı döktüm. O nedenle benim en büyük idolüm “Zeki Müren” ismidir. Deniz GEZGİNCİ: Vakıf çalışmalarınızdan ötürü 2007 yılında Berlin'de Cumhurbaşkanlığı Sarayına özel konuk olarak davet edilen birisiniz.  Sevinç ARDA: Bu konuda fazla alçak gönüllü olmayacağım. Benim için çok büyük bir mutluluktu. Gurur duydum. Bilim Profesörü Alman bir bayanın kurduğu vakıfta gönüllü olarak çalıştım. Türk kadınlarına, Müslüman ülkelerden gelen kadınlara ve genç kızlara meslek eğitimleri, tercümeler, okul aile ilişkileri gibi konularda yardımcı oldum. Kütüphaneler kurdum. Türkiye’den 400 kilo kitap taşıdım. Her hafta Cuma ve Cumartesi günleri hem çocuklara hem de büyüklere okuma akşamları düzenledim. Bu yaptığım hizmetler görüldü ve duyuldu. Beni saraya Berlin Cumhurbaşkanı davet etmişti. 2000 misafir arasında bir Türk bayan vardı o da Sevinç Arda idi. Bu da benim için büyük bir onur ve mutluluk oldu. Deniz GEZGİNCİ: Bugün Ramazan ayının ilk günündeyiz. Sizlerin de ramazanınızı kutluyorum. Sevinç ARDA: Bence insanların hayat tarzı hep Ramazan ayında ki gibi olmalı. Ben hep oruç tutuyor gibi yaşıyorum. Nefsime hakim olmaya çalışıyorum, sıfır egolu bir insan olmama rağmen egolarımın altında ezilmemeye çalışıyorum, ömrümde hep paylaşmaktan yana oldum. Birkaç dil konuşuyorum ama konuştuğum en güzel dil tatlı dil. Allah herkesin evine sevgi bolluğu ve bereket nasip etsin. Deniz GEZGİNCİ munihinsesi.com / özel  
Münih’te “sanatçı” denildiği zaman gerek duruşuyla gerek toplumsal çalışmalarıyla ilk akla gelen isimlerden “Sevinç Arda”. “Ben okyanusta bir damlayım” diyor ve kendisine takılan bin bir güzel iltifat dolu unvana rağmen kendisini “sanatın hizmetçisi” olarak nitelendiriyor. Sadece sesi ve müziğiyle değil toplumsal konulara duyarlılığı ile de herkesin takdirini kazanmış bir isim. “Yardımın nereye gittiğini biliyorsam kanatsız bir melek gibi koşturup gidiyorum” diyor. Sevinç Arda ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Deniz GEZGİNCİ:  Sizin için “sanatçı” kelimesinin anlamı nedir ?


Sevinç ARDA: Sanatçı sırtında çok büyük sorumluluk taşıması gereken, toplumun gözü, kulağı ve yeri geldiğinde toplumun dili, ağzı olması gereken, algılarının çok kuvvetli olup insanlara da bir mesaj verilmesi gerektiğinde şarkıyla ve yahut bir heykelle, bir fotoğrafla, bir resim ile bu mesajı verebilmesi gereken insandır. Sanatçı üretkendir. Yaptığı işler toplumda yaşanan her hangi bir olaydan sonra bile anlaşılabilmelidir. Neden ve niçin yaptığı da önemlidir diye düşünüyorum.

 

Deniz GEZGİNCİ:  Sizin için  kimileri “Gurbet Güneşi”, kimileri “Akdeniz'in incisi”, “Gece gözlü kadın”, “Türk Müziğinin billur sesli kraliçesi”, “Akdeniz'in parlayan yıldızı” diyor siz kendinizi hangi isimle adlandırıyorsunuz?

Sevinç ARDA: Bunlara ilaveten güzel bir lakabım daha var bunu da sevgili Barış Bektaş söylemişti. Çok yere koşturduğum için bana “Türk müziğinin Pele’si” diyordu. Ben kendimi sanatın “hizmetçisi” olarak görüyorum. Çünkü sanat hem sanat için hem halk için yapılmalı. Sadece ve sadece sanata hizmet ediyorum. Başka hiç kimseye eyvallahım da yok, boynumun borcu da yok. Ama sanata, güzel sanatlara borçlu olduğumu düşünüyorum. Ben okyanusta bir damlayım.

Deniz GEZGİNCİ: Sevinç hanım Münih ile yollarınız nasıl kesişti ?

Sevinç ARDA: Münih’e eşim ve özel sebeplerimden dolayı yolum düştü. Aslında Baden Württemberg’te müzikal ve çevre anlamında çok iyi bir ortamdayken buraya geldim. Bu da bir vicdan meselesiydi. Kayınvalidem çok rahatsızlandı ve “keşke siz yanımda olsanız” demişti. Ben hiç düşünmeden kapıyı kapattığım gibi Münih’e geldim ve buraya yerleştik.

 

Deniz GEZGİNCİ: Ayağınızın tozu ile Londra’dan geldiniz. Özellikle engellilere, bir çok hayır kurumuna ücretsiz konserler veriyorsunuz, yardımlarda bulunuyorsunuz. Biraz bunlardan bahseder misiniz ?

 

Sevinç ARDA: Aslında sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi gerekiyor. Ben bunları sadece örnek olması için burada konuşmak istiyorum. Elimden geldiğince kanser hastaları, down sendromlular, kelebek hastaları ve engelliler için inanılmaz bir şekilde maddi manevi çaba sarf ediyorum.  Helal hoş olsun diyeceğim çünkü hiç birimiz yarının bize ne getireceğini bilemiyoruz. Londra’da Avrupa Engelliler Derneği Başkanı Poyraz Veysel ve onun çok değerli yardımcısı Şehriban hanımın konuğu olarak Türkiye’de bir ocağa iki adet akülü araba alınması için konser düzenleneceğini bildirdiler. Onların özel konuğu olarak Londra’ya gittim. Müzik yine burada bir araç oldu amaç insanlara yardımdı. Engelli arabaları alındı, gözümün önünde sahneye getirildi. O anı göz yaşları ile izledim. Şimdi de arabalar Türkiye’ye gönderildi. Yardımın nereye gittiğini biliyorsam her zaman kanatsız bir melek gibi koşturup gidiyorum. Hiç yorgunluk hmiyorum.

 

Deniz GEZGİNCİ: “Her Mevsim” ve “Maske” adında iki albümünüz bulunuyor biraz bu albümlerden bahsedebilir misiniz ?

Sevinç ARDA: 1990 yılından beri Avrupa’dayım. İsviçre, Dortmund, Düsseldorf’ta yaşadım. Şimdi de Münih’te yaşıyorum. Çıktığım büyük organizasyonlardan sonra insanlar yanıma gelip neden bir albümümün olmadığını soruyorlardı. Biz seni nerelerde dinleyebiliriz diyorlardı. Konserlere çıkan profesyonel biri olarak bazı şeylere dikkat etmek durumundayım. Her mekanda sahneye çıkmak istemiyorum. Bu yüzden de onlara müzikal anlamda bir gönül borcum olduğunu düşündüm. İlk albümümü çok büyük ısrarlardan dolayı yaptım. İlk başlarda her halde arkadaşlarıma hediye ederim olay biter ben de bu albüm işinden kurtulmuş olurum diye düşünmüştüm (Tabii bu işin esprisi) Albüm piyasaya çıktı, on gün geçmedi TRT'den arayıp diksiyonumun çok güzel olduğunu, şarkıları en doğru şekilde okuduğumu söylediler. 12 şarkının hepsi denetimden geçmiş. Daha sonra benim radyolara konuk olma maceram başladı. Bu konuk olduğum 58. Radyo programım.  

 

 

Deniz GEZGİNCİ: Maske albümünüzde yer alan “Benim hayatım” parçanıza çektiğiniz klip öyle sıradan bir klip değildi. Özel bir anlamı vardı. Bunu sizin ağzınızdan dinlemek istiyorum.

Sevinç ARDA: Bu şarkıyı benim de yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak yazdırdım. Kanser hastaları, down sendromlu çocuklar, Alzheimer, kelebek hastalığı. Aklınıza gelebilecek her türlü hastalığı geçiren, geçirmekte olan, atlatan ve ya hepimizin günlük hayatta düşmelerimiz, kalkmalarımız, göz yaşlarımıza gülebilmemiz yani herkesin hayatın içerisinden kendinde bir şey bulabileceği bir şarkı yazdırmıştım. Bu şarkı özel ricam üzerine yazıldı ve bestelendi. Bu şarkının video klibinde bir çok insanı yan yana getirmek için bir yıldır koşturuyordum. Türkiye’de engelliler haftasında ilk kez paylaştım. Sosyal medyada klip bir anda inanılmaz paylaşımlara ulaştı. Fox TV en renkli, motive edici video klip olarak yaklaşık dört dakikaya yakın bir haber yaptı. Bu yaptığım işin taçlandırılması açısından benim için çok önemliydi. O insanları hayata motive edebilmek benim için zaten en büyük ödül oldu.

Deniz GEZGİNCİ: Çok büyük organizasyonlarda sahne aldınız. Yeri geldi Sezen Aksu ile aynı sahneyi paylaştınız. Konserlerinize nasıl hazırlanıyorsunuz ?

Sevinç ARDA: Bu soru için teşekkür ederim. En azından bir konser paylaştığım zaman en az üç gün öncesinden beni aramaktan vazgeçerler (Gülüşmeler…)  Çünkü ben nasıl ki bir futbolcu maçlardan önce kondisyon çalışması yapıyorsa bende aynı şekilde sahneye çıkmadan önce öyle hazırlanırım. Her gün üç saat ses çalışmam vardır. Çünkü bizim kısık sesle sahneye çıkma gibi bir lüksümüz olamaz. Bu insanın mesleğine saygısını gösterir. Uykumu çok düzenli almaya çalışırım. Hayatımda alkol ve sigara hiç olmadı. Konserlerden önce gerekmediği sürece üç gün boyunca kimseyle konuşmam. Evde olurum ama evde yokmuş gibi davranırım herkes bunu bilir.

Deniz GEZGİNCİ: Kendinize örnek aldığınız, idolünüz olan sanatçı kimdi ve neden ?

Sevinç ARDA: En büyük idolüm Zeki Müren. Malı iyi olan bir kuyumcu hiç “gelin benden altın alın” diye bağırır mı ? Zeki Müren bir gün ortaya çıkıp “ben en iyiyim, ben divayım” demedi. Zeki Müren’in sanata olan saygısının hiç kimsede olmadığını düşünüyorum. Ayrıca Türkiye’de sahneye getirdiği “T” harfli podyum hiç kimsenin yapmadığı bir şey. Kişilerin karşısına çıkarken kostümlere verdiği değer, kendine verdiği çeki düzen hiç kimsede yok. Bilgili, kültürlü, Türkçeyi çok güzel konuşan bir sanatçı. Benim büyük sanatçı dediğimiz kişilerde baktığım çok farklı kriterler vardır. Sanatçının büyüklüğü elbette sahnedeki performansı ile ölçülür ama gerçek büyüklük sahne öncesi ve sahne sonrasında insanlara davranışıyla ölçülür. Bu benim kriterimdir bende bunu Zeki Müren’de duydum, gördüm, okudum. Bu özelliği beni çok duygulandırdı. Bir gazinoya girdiğinde kapının önünü süpüren adama “kolay gelsin, allah kollarına güç versin” diyen bir insan. 7’den 70’e saygılı, sevgi dolu bir insandı. Öldükten sonra bütün varını yoğunu Mehmetçik Vakfı’na vermesi beni çok duygulandırmıştı, göz yaşı döktüm. O nedenle benim en büyük idolüm “Zeki Müren” ismidir.

Deniz GEZGİNCİ: Vakıf çalışmalarınızdan ötürü 2007 yılında Berlin'de Cumhurbaşkanlığı Sarayına özel konuk olarak davet edilen birisiniz. 

Sevinç ARDA: Bu konuda fazla alçak gönüllü olmayacağım. Benim için çok büyük bir mutluluktu. Gurur duydum. Bilim Profesörü Alman bir bayanın kurduğu vakıfta gönüllü olarak çalıştım. Türk kadınlarına, Müslüman ülkelerden gelen kadınlara ve genç kızlara meslek eğitimleri, tercümeler, okul aile ilişkileri gibi konularda yardımcı oldum. Kütüphaneler kurdum. Türkiye’den 400 kilo kitap taşıdım. Her hafta Cuma ve Cumartesi günleri hem çocuklara hem de büyüklere okuma akşamları düzenledim. Bu yaptığım hizmetler görüldü ve duyuldu. Beni saraya Berlin Cumhurbaşkanı davet etmişti. 2000 misafir arasında bir Türk bayan vardı o da Sevinç Arda idi. Bu da benim için büyük bir onur ve mutluluk oldu.

Deniz GEZGİNCİ: Bugün Ramazan ayının ilk günündeyiz. Sizlerin de ramazanınızı kutluyorum.

Sevinç ARDA: Bence insanların hayat tarzı hep Ramazan ayında ki gibi olmalı. Ben hep oruç tutuyor gibi yaşıyorum. Nefsime hakim olmaya çalışıyorum, sıfır egolu bir insan olmama rağmen egolarımın altında ezilmemeye çalışıyorum, ömrümde hep paylaşmaktan yana oldum. Birkaç dil konuşuyorum ama konuştuğum en güzel dil tatlı dil. Allah herkesin evine sevgi bolluğu ve bereket nasip etsin.

Deniz GEZGİNCİ
munihinsesi.com / özel

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve munihinsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.