HDF'NİN KONUĞU GAZETECİ İSMAİL SAYMAZ OLDU

Siyaset 30.01.2024 - 11:10, Güncelleme: 30.01.2024 - 12:12 3914+ kez okundu.
 

HDF'NİN KONUĞU GAZETECİ İSMAİL SAYMAZ OLDU

Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu tarafından her yıl düzenlenen Uğur Mumcu Anma Etkinliğinin bu yılki konuğu Gazeteci İsmail Saymaz oldu. Almanya’nın Münih şehrinde gerçekleştirilen söyleşide “Uğur Mumcu Yaşasaydı Bugünleri Nasıl Yazardı?” sorusuna cevaplar veren İsmail Saymaz gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de siyasi cinayetlerde kaybedilen yazarlar ve aydınların isimlerinin okunması ile başlayan etkinliğin açılış konuşmasını HDF Genel Başkanı Necip Şahin yaptı. HDF olarak Türkiye ve Almanya arasında eşit haklar mücadelesi verdiklerini belirten Necip Şahin; “Bu zamana kadar pek çok aydınımızı kaybettik. Kimisini kurşunladılar, kimisine bomba attılar kimisini de hücrelerde çürüttüler. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy öldürülen tüm aydınlar içerisinde bu üç arkadaşımız bizim aynı zamanda federasyonumuzun onursal üyesiydi. Bu yüzden de Uğur Mumcu anısına tüm öldürülmüş aydınlarımızı onun adı altında, onun anısına anıyoruz. Öldürülen aydınların profiline baktığımız zaman şunu görüyorum. Hepsi de düşünceleri çok açık, beyinleri çok çalışan entelektüel kişilerdi. Bu isimlerin düşünceleriyle başa çıkamayınca onları öldürdüler, katlettiler. Bizim için Uğur Mumcu’yu, Hırant Dink’i öldüreni yakalamaları çözüm değil bu aydınlarımızı kim öldürttü, tetiği kim çektirtti, bombayı kim attırdı. Biz o tuğlanın çekilmesini istiyoruz. Bu çözülene kadar da Türkiye’de siyasi cinayetler aydınlanana kadar da mücadelemiz devam edecek” dedi. Almanya’nın Münih şehrine bundan beş yıl önce geldiğini ancak bu süre içerisinde Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğini belirten Gazeteci İsmail Saymaz “Uğur Mumcu yaşasaydı bugünleri nasıl yazardı?” sorusuna çarpıcı örnekler verdi. Şu an Yüksek Lisans yaptığını ve tez konusunun Uğur Mumcu gazeteciliği üzerine olduğunu belirten Saymaz; “Araştırmacı gazetecilik standartları açısından Uğur Mumcu’nun koyduğu son tuğlanın üzerine bir tuğla daha maalesef koyamadık. Türk gazeteciliği maalesef o çıtaya henüz ulaşılamadı” dedi. Türkiye tarikat ve cemaatlere pay edildi… Gazeteci Uğur Mumcu’nun ölümünden sonra Türkiye’de akıl almaz olaylar yaşandığını belirten İsmail Saymaz’ın hedefinde tarikatlar ve cemaatler vardı.  Düne kadar çay ocaklarında, sigara dumanı altında toplanan Menzilcilerin bugün bakanlık koridorlarında dolaştıklarını belirten Saymaz; “Türkiye’de bir cemaat darbe yapacak güce kavuştu, darbe yaptı gitti onun yokluğunda Türkiye daha laik bir ülke olmadı.  Onun bıraktığı boşluk iktidara biat etmiş başka tarikat ve cemaatlere pay edildi. Bir alan boşaltıldı yerine diğerleri kondu. Bugün Sağlık Bakanlığı’na, Emniyet’e gidiyorsunuz Menzil’den söz ediyorlar. Hatta Menzil Şeyhi’nin yeni bakana bunlar yakınımızdır diye bir liste gönderdiği bu listede Süleyman Soylu döneminde görev alan çeşitli Emniyet Müdürlerinin görevine devam etmesi gerektiği yönünde tavsiyede bulunduğu belirtiliyor. Adalet Bakanlığında varlar, İçişleri Bakanlığında varlar. Sağlık Bakanlığı artık Menzil Bakanlığına dönüşmüş durumda” dedi.   Uğur Mumcu’nun ölümünden günümüze Türkiye’de çok şey değişti… Gazeteci Uğur Mumcu’nun ölümünden günümüze Türkiye’de çok büyük değişimlerin olduğunu örnekler vererek anlatan İsmail Saymaz; “Türkiye bugün itibari ile laik bir devlet değildir. Anayasasında laik yazan gizli bir din devletidir. Türkiye bugün itibari ile demokratik olmaktan da çıkmıştır. Ekonomisi Türkmenistan’a demokrasisi Azerbaycan’a benzeyen tuhaf bir orta Asya devleti olma yolunda ilerlemektedir. Seçimli otoriter bir düzendir bu. Kimin seçileceğinin önceden belirlendiği bir düzendir. O seçimde sandıktan hasbelkader çıkacak olanların başına her türlü şeyin gelebileceği bir düzendir. Adayların önceden iktidarın rakiplerini belirlemeye çalıştığı, belirlemediğini karaladığı, ona tuzak kurduğu, seçildiğinde seçimini iptal etmek olmak üzere her türlü siyasi suikast girişimini kovaladığı bir düzen bu. Türkiye artık anayasasında yazdığı şekilde demokratik bir devlet midir? Hukuk devleti midir? Türkiye’de artık hukuk yukarıdan aşağıya siyasi talimatlarla iş yapmaktadır. Türkiye Anayasal bir devlet midir? O da tartışmalı. Anayasa Mahkemesinin kararlarına, mahkemelerin uymadığı bir devletin anayasal bir devlet olduğunu söylemek mümkün müdür? Talimatla hareket eden bir grup yargıcın adeta muhtıra verir gibi anayasa mahkemesi kararlarını takmadığı bir ülkeyi nasıl tanımlayabiliriz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni tanımayan bir mahkeme görür müsünüz? Mümkün mü böyle bir şey. Türkiye’de bugün itibari ile bu mümkün” dedi. Her zaman kendimi güvende hissetmiyorum… İsmail Saymaz’ın konuşmasının ardından soru cevap bölümüne geçildi. Bir dinleyicinin “Türkiye’de gazeteci olarak kendinizi güvende hissediyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan Saymaz; “Her zaman kendimi güvende hissetmiyorum. Koruma teklif edildi kabul etmedim. Ülkede koruma ile uğraşmak istemiyorum. Kendi açımdan korumaya da acil ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Kalabalıklar arasında rahat rahat gezebiliyorum o bakımdan sıkıntı yaşamıyorum fakat bu bazen gözlerin üzerime dönmediği anlamına gelmiyor. Bu riski dönem dönem yaşıyorum. Seçim dönemlerinde fiziksel olmuyor ama sözlü saldırıya uğradığım oluyor. Sokakta yürürken, parkta dolaşırken Ak Partililer kızgınlıklarını doğrudan yansıtabiliyorlar. Ama ben şöyle bir tarza sahibim. Yargılansam da soruşturma geçirsem de bunu yansıtmayı, bir kampanyaya dönüştürmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü bizim devletin bir huyu vardır. Bir kere birilerine dokunursa hep dokunmaya çalışır. Bayılırlar alıp götürmeye, göz altına almaya. Böyle bir manzara da benim çok hoşuma gitmiyor. Zaman zaman kendimi güvende hissediyorum zaman zaman hissetmiyorum” dedi. Tayyip Erdoğan yarın giderse ne olur? Erdoğan yarın giderse ne olur? Sorusuna da yanıt veren İsmail Saymaz; “Erdoğan yerini garantileyerek gitmeye çalışıyordur, sağlamcıdır. Yerine muhtemelen damadı Selçuk Bayraktar’ı bırakmak isteyecektir. Çünkü halk açısından en çok itibar görecek figür bugün itibari ile odur. Yarın ne olur bilemem. Bana şu an öyle görünüyor. Tahminim bu yönde. Erdoğan’ın en büyük korkusu ailesinin başına bir iş gelmesidir. Kendisi varken ya da kendisinden sonra buralara ailesini emanet etmeden gitmez. Dolayısıyla onun açısından Selçuk Bayraktar’ın en güvendiği veliaht olduğu kanaatindeyim" dedi. İstanbul alınınca geri verilmiyor… Panelde en çok merak edilen konulardan bir tanesi de Türkiye’de yaklaşan yerel seçimlerdi. Bu konuyla ilgili de bir soruyu yanıtlayan İsmail Saymaz; “Diğer belediyeler alınıp verilebilir. Mesela CHP Aydın’ı verebilir Aydınlılar biraz üzülür o kadar. Samsun, Hatay alınır verilir. Ancak İstanbul alınınca geri verilmiyor. İstanbul bu iktidarın belki de bu seçim için bütün kaynaklarını seferber edeceği bir adres. İstanbul’da rekabet çok keskin. Çünkü 2019’daki denge allak bullak olmuş durumda. Eğer 2019’daki denge aynı kalsaydı Ekrem İmamoğlu Belediye binasından çıkmadan seçimleri kazanır, 15 puan fark atardı ancak bugün itibari ile dengeler değişti” dedi. Deniz Gezginci- Münih
Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu tarafından her yıl düzenlenen Uğur Mumcu Anma Etkinliğinin bu yılki konuğu Gazeteci İsmail Saymaz oldu. Almanya’nın Münih şehrinde gerçekleştirilen söyleşide “Uğur Mumcu Yaşasaydı Bugünleri Nasıl Yazardı?” sorusuna cevaplar veren İsmail Saymaz gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye’de siyasi cinayetlerde kaybedilen yazarlar ve aydınların isimlerinin okunması ile başlayan etkinliğin açılış konuşmasını HDF Genel Başkanı Necip Şahin yaptı. HDF olarak Türkiye ve Almanya arasında eşit haklar mücadelesi verdiklerini belirten Necip Şahin; “Bu zamana kadar pek çok aydınımızı kaybettik. Kimisini kurşunladılar, kimisine bomba attılar kimisini de hücrelerde çürüttüler. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy öldürülen tüm aydınlar içerisinde bu üç arkadaşımız bizim aynı zamanda federasyonumuzun onursal üyesiydi. Bu yüzden de Uğur Mumcu anısına tüm öldürülmüş aydınlarımızı onun adı altında, onun anısına anıyoruz. Öldürülen aydınların profiline baktığımız zaman şunu görüyorum. Hepsi de düşünceleri çok açık, beyinleri çok çalışan entelektüel kişilerdi. Bu isimlerin düşünceleriyle başa çıkamayınca onları öldürdüler, katlettiler. Bizim için Uğur Mumcu’yu, Hırant Dink’i öldüreni yakalamaları çözüm değil bu aydınlarımızı kim öldürttü, tetiği kim çektirtti, bombayı kim attırdı. Biz o tuğlanın çekilmesini istiyoruz. Bu çözülene kadar da Türkiye’de siyasi cinayetler aydınlanana kadar da mücadelemiz devam edecek” dedi.

Almanya’nın Münih şehrine bundan beş yıl önce geldiğini ancak bu süre içerisinde Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğini belirten Gazeteci İsmail Saymaz “Uğur Mumcu yaşasaydı bugünleri nasıl yazardı?” sorusuna çarpıcı örnekler verdi.

Şu an Yüksek Lisans yaptığını ve tez konusunun Uğur Mumcu gazeteciliği üzerine olduğunu belirten Saymaz; “Araştırmacı gazetecilik standartları açısından Uğur Mumcu’nun koyduğu son tuğlanın üzerine bir tuğla daha maalesef koyamadık. Türk gazeteciliği maalesef o çıtaya henüz ulaşılamadı” dedi.

Türkiye tarikat ve cemaatlere pay edildi…

Gazeteci Uğur Mumcu’nun ölümünden sonra Türkiye’de akıl almaz olaylar yaşandığını belirten İsmail Saymaz’ın hedefinde tarikatlar ve cemaatler vardı.  Düne kadar çay ocaklarında, sigara dumanı altında toplanan Menzilcilerin bugün bakanlık koridorlarında dolaştıklarını belirten Saymaz; “Türkiye’de bir cemaat darbe yapacak güce kavuştu, darbe yaptı gitti onun yokluğunda Türkiye daha laik bir ülke olmadı.  Onun bıraktığı boşluk iktidara biat etmiş başka tarikat ve cemaatlere pay edildi. Bir alan boşaltıldı yerine diğerleri kondu. Bugün Sağlık Bakanlığı’na, Emniyet’e gidiyorsunuz Menzil’den söz ediyorlar. Hatta Menzil Şeyhi’nin yeni bakana bunlar yakınımızdır diye bir liste gönderdiği bu listede Süleyman Soylu döneminde görev alan çeşitli Emniyet Müdürlerinin görevine devam etmesi gerektiği yönünde tavsiyede bulunduğu belirtiliyor. Adalet Bakanlığında varlar, İçişleri Bakanlığında varlar. Sağlık Bakanlığı artık Menzil Bakanlığına dönüşmüş durumda” dedi.

 

Uğur Mumcu’nun ölümünden günümüze Türkiye’de çok şey değişti…

Gazeteci Uğur Mumcu’nun ölümünden günümüze Türkiye’de çok büyük değişimlerin olduğunu örnekler vererek anlatan İsmail Saymaz; “Türkiye bugün itibari ile laik bir devlet değildir. Anayasasında laik yazan gizli bir din devletidir. Türkiye bugün itibari ile demokratik olmaktan da çıkmıştır. Ekonomisi Türkmenistan’a demokrasisi Azerbaycan’a benzeyen tuhaf bir orta Asya devleti olma yolunda ilerlemektedir. Seçimli otoriter bir düzendir bu. Kimin seçileceğinin önceden belirlendiği bir düzendir. O seçimde sandıktan hasbelkader çıkacak olanların başına her türlü şeyin gelebileceği bir düzendir. Adayların önceden iktidarın rakiplerini belirlemeye çalıştığı, belirlemediğini karaladığı, ona tuzak kurduğu, seçildiğinde seçimini iptal etmek olmak üzere her türlü siyasi suikast girişimini kovaladığı bir düzen bu. Türkiye artık anayasasında yazdığı şekilde demokratik bir devlet midir? Hukuk devleti midir? Türkiye’de artık hukuk yukarıdan aşağıya siyasi talimatlarla iş yapmaktadır. Türkiye Anayasal bir devlet midir? O da tartışmalı. Anayasa Mahkemesinin kararlarına, mahkemelerin uymadığı bir devletin anayasal bir devlet olduğunu söylemek mümkün müdür? Talimatla hareket eden bir grup yargıcın adeta muhtıra verir gibi anayasa mahkemesi kararlarını takmadığı bir ülkeyi nasıl tanımlayabiliriz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni tanımayan bir mahkeme görür müsünüz? Mümkün mü böyle bir şey. Türkiye’de bugün itibari ile bu mümkün” dedi.

Her zaman kendimi güvende hissetmiyorum…

İsmail Saymaz’ın konuşmasının ardından soru cevap bölümüne geçildi. Bir dinleyicinin “Türkiye’de gazeteci olarak kendinizi güvende hissediyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan Saymaz; “Her zaman kendimi güvende hissetmiyorum. Koruma teklif edildi kabul etmedim. Ülkede koruma ile uğraşmak istemiyorum. Kendi açımdan korumaya da acil ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Kalabalıklar arasında rahat rahat gezebiliyorum o bakımdan sıkıntı yaşamıyorum fakat bu bazen gözlerin üzerime dönmediği anlamına gelmiyor. Bu riski dönem dönem yaşıyorum. Seçim dönemlerinde fiziksel olmuyor ama sözlü saldırıya uğradığım oluyor. Sokakta yürürken, parkta dolaşırken Ak Partililer kızgınlıklarını doğrudan yansıtabiliyorlar. Ama ben şöyle bir tarza sahibim. Yargılansam da soruşturma geçirsem de bunu yansıtmayı, bir kampanyaya dönüştürmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü bizim devletin bir huyu vardır. Bir kere birilerine dokunursa hep dokunmaya çalışır. Bayılırlar alıp götürmeye, göz altına almaya. Böyle bir manzara da benim çok hoşuma gitmiyor. Zaman zaman kendimi güvende hissediyorum zaman zaman hissetmiyorum” dedi.

Tayyip Erdoğan yarın giderse ne olur?

Erdoğan yarın giderse ne olur? Sorusuna da yanıt veren İsmail Saymaz; “Erdoğan yerini garantileyerek gitmeye çalışıyordur, sağlamcıdır. Yerine muhtemelen damadı Selçuk Bayraktar’ı bırakmak isteyecektir. Çünkü halk açısından en çok itibar görecek figür bugün itibari ile odur. Yarın ne olur bilemem. Bana şu an öyle görünüyor. Tahminim bu yönde. Erdoğan’ın en büyük korkusu ailesinin başına bir iş gelmesidir. Kendisi varken ya da kendisinden sonra buralara ailesini emanet etmeden gitmez. Dolayısıyla onun açısından Selçuk Bayraktar’ın en güvendiği veliaht olduğu kanaatindeyim" dedi.

İstanbul alınınca geri verilmiyor…

Panelde en çok merak edilen konulardan bir tanesi de Türkiye’de yaklaşan yerel seçimlerdi. Bu konuyla ilgili de bir soruyu yanıtlayan İsmail Saymaz; “Diğer belediyeler alınıp verilebilir. Mesela CHP Aydın’ı verebilir Aydınlılar biraz üzülür o kadar. Samsun, Hatay alınır verilir. Ancak İstanbul alınınca geri verilmiyor. İstanbul bu iktidarın belki de bu seçim için bütün kaynaklarını seferber edeceği bir adres. İstanbul’da rekabet çok keskin. Çünkü 2019’daki denge allak bullak olmuş durumda. Eğer 2019’daki denge aynı kalsaydı Ekrem İmamoğlu Belediye binasından çıkmadan seçimleri kazanır, 15 puan fark atardı ancak bugün itibari ile dengeler değişti” dedi.

Deniz Gezginci- Münih

Habere ifade bırak !
Habere Ek Video
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve munihinsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.