AYKIRI GAZETECİ ENVER AYSEVER'DEN AYKIRI AÇIKLAMALAR

Röportajlar 30.01.2023 - 20:15, Güncelleme: 30.01.2023 - 20:19 3490+ kez okundu.
 

AYKIRI GAZETECİ ENVER AYSEVER'DEN AYKIRI AÇIKLAMALAR

Avrupa Sosyal Demokratlar Halk Dernekleri Federasyonu ve Münih Türkiye Halk Derneği tarafından Gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin 30. Yılı nedeni ile Münih’te düzenlenen “Sosyal Medya Çağında Aydın Olmak” başlıklı anma etkinliğinin konuşmacısı Gazeteci – Yazar – Sunucu Enver Aysever oldu. Enver Aysever Deniz Gezginci'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Avrupa Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu ve Münih Türkiye Halk Derneği tarafından her yıl düzenlenen Uğur Mumcu anma etkinliğinin bu yılki konuğu Türkiye’de de aykırı çıkışları ile bilenen Gazeteci – Yazar – Sunucu Enver Aysever oldu.  HDF Genel Başkanı Necip Şahin ve Münih Türkiye Halk Derneği Başkanı Fulya Kip Barnard’ın açılış konuşmalarının ardından söz alan Enver Aysever, seçim sonrası için felaket senaryoları kuranlara sert tepki gösterdi. Seçimlerin sonucunda yani 15 Mayıs sabahında sonuç ne olursa olsun mücadelelerine devam edeceklerini belirten Enver Aysever; “Seçimlerin ertesi sabahında çocuğumuzu okula göndermeyeceğiz, yemek yemeyeceğiz, kendimizi pencereden atacağız diye bir şey yok. Türkiye’de seçim sonuçları her ne olursa olsun bizim umutlarımız bitmez, tükenmez, ölmez. Biz yurdu bekliyoruz merak etmeyin. Ülkemden ayrılmaya bu yaştan sonra ne ruhum ne de koşullarım uygun değil. Ben ülkemi şu ya da bu şekilde beklerim. Namlunun ucunda beklemeye alışık ne kadar çok aydın varsa biz ödev kabul eder bekleriz. Seçimlerde negatif bir sonuç çıktığında ben Berkin Elvan’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı, vurulan o çocukları unutabilir miyim? O gün teslim mi olacağım yani” dedi. 10 yıl peynir ekmek yemeğe razıyım… Türkiye’de Köy Enstitüleri zamanında olduğu gibi bir aydınlanma yaşanacağını bilsem 10 sene boyunca sabahtan akşama kadar çalışıp peynir ekmek yemeğe razıyım diyen Enver Aysever; “Ülkemde ne söylüyorsam dışarıda da onu söylerim. Bu benim için net prensiptir. Bana birisi dese ki önüne bir sözleşme koyacağız. 15 Mayıs tarihinden sonra önümüzdeki on sene sadece peynir ekmek yiyeceksiniz ve sabahtan gece yarısına kadar çalışacaksınız. Ama bunun koşulunda Köy Enstitülerinde olduğu gibi bir aydınlanma Cumhuriyeti kuracağız.  Bu sözleşmenin altına imzanı atar mısın derlerse atmayan şerefsizdir” diye konuştu.   Enver Aysever Odatv’nin sorularını yanıtladı… Deniz Gezginci: Enver Bey öncelikle geçmiş olsun diliyorum. Hasta olduğunuz halde Almanya’ya Uğur Mumcu’yu anmak için geldiniz. Böyle önemli bir günde burada olmak nasıl bir duygu? Enver Aysever: Almanya’ya birçok sebepten dolayı mesleğimiz ile ilgili sıkça geliyoruz. Bir anlamda Almanya, Türkiye için çok odalı bir evin odası gibi.  Uğur Mumcu’yu anmak için buraya daha önce de gelmiştim. Bugün yine Uğur Mumcu için burada bulunmak benim için çok önemli. Berlin’de Uğur Mumcu’nun öldürülmeden kısa bir süre önce yaptığı konuşmayı dinledik.  Trajik olan şu ki otuz sene sonra dönüyoruz dolaşıyoruz aynı şeyleri söylüyoruz. Dolayısıyla benden bir kuşak öncenin sorunları daha da derinleşerek bugün devam ediyor. Deniz Gezginci: Bu sorunlar Almanya’dan Türkiye’ye baktığınızda nasıl görülüyor? Enver Aysever: Türkiye’de olduğu gibi dünyada da benzer sorunlar var. Almanya’da bunları söylemek şöyle ilginç. Yurtdışında yaşayan, özellikle politikleşmiş vatandaşlarımız siyasetle çok ilgili.  Aynı zamanda da çok kaygılı. Hatta içinde yaşayan bizlerden daha kaygılı durumdalar. Bu da bir başka değerlendirmeye muhtaç bir durum. Demek ki yurdunda demokrasi sorunu, adalet sorunu, işsizlik sorunu varsa dünyanın neresinde olursan ol kendini rahat hissetmiyorsun. Deniz Gezginci: Siz de Uğur Mumcu gibi sakıncalı bir gazetecisiniz. Türkiye’de sakıncalı gazeteci nasıl olunuyor? Enver Aysever: Batı bizim gibi geri kalmış ülkeler için “kalkınmakta olan ülkeler” diye bir laf uydurdu ama öyle değil. Aslında buna geri kalmış ülkeler denir. Bir ülke için elli yıldır “kalkınmakta olan ülke” deniyorsa demek ki o ülke kalkınamıyordur. Kalkınmanın en önemli göstergesi insanlığa katkı yapacak alanlarda verimlilik göstermektir. Dolayısıyla bizim gibi ülkelerde ifade özgürlüğü en temel ihtiyaç. Adalet sorunu yerli yerinde olmadığı için buralarda ifade özgürlüğünü kullanan, toplumun hakikatlerini altını çizen, bu konularda da itirazı olan ve itirazlarını dillendirmekte geri durmayan insanlar her zaman sakıncalıdır. Çünkü bu insanlar rahat bozar. Sadece AKP iktidarında da değil geçmişte Uğur Mumcu döneminde de bunu görüyoruz. Eğer o sakıncalılık her neyse bunun bir üzüntü yaratacak, kaygı duyulacak bir durum olmadığını bilip, tam tersine sakıncalı olan insanların üst üste konulduğu zaman bu ülkenin değerlerini yaratan insanlar olduğunu anlamak gerekir. Cumhuriyet tarihine dönüp bakalım kuruluştan bu yana hep sakıncalılar bu ülkeye bir katkı yapmış, sakıncasız bilinenler de gerçek sakıncalılar olmuş. İfade özgürlüğünü kullanmak, adalet talep etmek, eşit bir toplumsal ilişki biçimini aramak, ekmeğin eşit bölünmesini istemek. Bunlar sizi hep sakıncalı kılıyor. Deniz Gezginci: Neredeyse her iki günde bir “CHP’li fondaş gazeteci” başlıkları ile yandaş basının manşetlerinde yer alıyorsunuz? Enver Aysever: Bir kere ben CHP’li değil, Sosyalist Güç Birliği’nin çağrıcılarından biriyim. Benim ne olduğum gizemli falan da değil. Bu haberleri bilerek yapıyorlar. Eğer CHP’li ve fondaş gazeteciysem hem CHP’li olduğumu hem de fondaşlığımı belgelesinler. CHP’de Kemal Bey’in çağrısıyla iki dönem parti meclis üyeliği yaptım ancak o bünyede de benim olabilme ihtimalim yoktu. Zaten ben daha solda bir yerdeyim. Acaba Türkiye’de Sosyal Demokrat Halkçı Parti gibi geniş tabanlı bir şey olur mu diye Kemal Bey’in ısrarına dayanamayarak CHP’ye katılmıştım. Sonuçta olmadı ve istifa edip ayrıldım. Benim için CHP’li dedikleri süre iki parti meclisi dönemidir. CHP’ye seçmen olarak oy vermeye gelince. Hayatım boyunca CHP’ye iki kere oy verdim. Bir tanesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde bir de ilk seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdim. Ondan sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’a oy verdim. İlk başta ÖDP seçmeniydim daha sonra kökleştikçe Türkiye Komünist Partisi’nin içerisinde parti dostu olarak yer aldım. CHP ile ticari bir ilişkin var derlerse öyle bir şeyde yok. CHP’ye zaman zaman ders vermeye ve konuşma yapmaya gittim. Bu haberleri yapmalarının nedeni söylediklerimin doğru olduğunu bilmeleri. Onların hoşuna giden taraf benim hem nalına hem de mıhına vuruyor olmam. Melih Gökçek en çok beni takip ediyor herhâlde. Ağzımı açsam benimle ilgili bir şey paylaşıyor ama işine geleni paylaşıyor. Onunla ilgili söylediklerimi paylaşmıyor. Sonuçta yandaş medya denen, geçici olarak varlıkları olan bu isimleri bundan birkaç sene sonra ya hiç anımsamayacağız ya da çok kötü anımsayacağız. Onlara da hani derler ya Allah akıl fikir versin. Deniz Gezginci- Münih
Avrupa Sosyal Demokratlar Halk Dernekleri Federasyonu ve Münih Türkiye Halk Derneği tarafından Gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin 30. Yılı nedeni ile Münih’te düzenlenen “Sosyal Medya Çağında Aydın Olmak” başlıklı anma etkinliğinin konuşmacısı Gazeteci – Yazar – Sunucu Enver Aysever oldu. Enver Aysever Deniz Gezginci'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Avrupa Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu ve Münih Türkiye Halk Derneği tarafından her yıl düzenlenen Uğur Mumcu anma etkinliğinin bu yılki konuğu Türkiye’de de aykırı çıkışları ile bilenen Gazeteci – Yazar – Sunucu Enver Aysever oldu. 

HDF Genel Başkanı Necip Şahin ve Münih Türkiye Halk Derneği Başkanı Fulya Kip Barnard’ın açılış konuşmalarının ardından söz alan Enver Aysever, seçim sonrası için felaket senaryoları kuranlara sert tepki gösterdi.

Seçimlerin sonucunda yani 15 Mayıs sabahında sonuç ne olursa olsun mücadelelerine devam edeceklerini belirten Enver Aysever; “Seçimlerin ertesi sabahında çocuğumuzu okula göndermeyeceğiz, yemek yemeyeceğiz, kendimizi pencereden atacağız diye bir şey yok. Türkiye’de seçim sonuçları her ne olursa olsun bizim umutlarımız bitmez, tükenmez, ölmez. Biz yurdu bekliyoruz merak etmeyin. Ülkemden ayrılmaya bu yaştan sonra ne ruhum ne de koşullarım uygun değil. Ben ülkemi şu ya da bu şekilde beklerim. Namlunun ucunda beklemeye alışık ne kadar çok aydın varsa biz ödev kabul eder bekleriz. Seçimlerde negatif bir sonuç çıktığında ben Berkin Elvan’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı, vurulan o çocukları unutabilir miyim? O gün teslim mi olacağım yani” dedi.

10 yıl peynir ekmek yemeğe razıyım…

Türkiye’de Köy Enstitüleri zamanında olduğu gibi bir aydınlanma yaşanacağını bilsem 10 sene boyunca sabahtan akşama kadar çalışıp peynir ekmek yemeğe razıyım diyen Enver Aysever; “Ülkemde ne söylüyorsam dışarıda da onu söylerim. Bu benim için net prensiptir. Bana birisi dese ki önüne bir sözleşme koyacağız. 15 Mayıs tarihinden sonra önümüzdeki on sene sadece peynir ekmek yiyeceksiniz ve sabahtan gece yarısına kadar çalışacaksınız. Ama bunun koşulunda Köy Enstitülerinde olduğu gibi bir aydınlanma Cumhuriyeti kuracağız.  Bu sözleşmenin altına imzanı atar mısın derlerse atmayan şerefsizdir” diye konuştu.  

Enver Aysever Odatv’nin sorularını yanıtladı…

Deniz Gezginci: Enver Bey öncelikle geçmiş olsun diliyorum. Hasta olduğunuz halde Almanya’ya Uğur Mumcu’yu anmak için geldiniz. Böyle önemli bir günde burada olmak nasıl bir duygu?

Enver Aysever: Almanya’ya birçok sebepten dolayı mesleğimiz ile ilgili sıkça geliyoruz. Bir anlamda Almanya, Türkiye için çok odalı bir evin odası gibi.  Uğur Mumcu’yu anmak için buraya daha önce de gelmiştim. Bugün yine Uğur Mumcu için burada bulunmak benim için çok önemli.

Berlin’de Uğur Mumcu’nun öldürülmeden kısa bir süre önce yaptığı konuşmayı dinledik.  Trajik olan şu ki otuz sene sonra dönüyoruz dolaşıyoruz aynı şeyleri söylüyoruz. Dolayısıyla benden bir kuşak öncenin sorunları daha da derinleşerek bugün devam ediyor.

Deniz Gezginci: Bu sorunlar Almanya’dan Türkiye’ye baktığınızda nasıl görülüyor?

Enver Aysever: Türkiye’de olduğu gibi dünyada da benzer sorunlar var. Almanya’da bunları söylemek şöyle ilginç. Yurtdışında yaşayan, özellikle politikleşmiş vatandaşlarımız siyasetle çok ilgili.  Aynı zamanda da çok kaygılı. Hatta içinde yaşayan bizlerden daha kaygılı durumdalar. Bu da bir başka değerlendirmeye muhtaç bir durum. Demek ki yurdunda demokrasi sorunu, adalet sorunu, işsizlik sorunu varsa dünyanın neresinde olursan ol kendini rahat hissetmiyorsun.

Deniz Gezginci: Siz de Uğur Mumcu gibi sakıncalı bir gazetecisiniz. Türkiye’de sakıncalı gazeteci nasıl olunuyor?

Enver Aysever: Batı bizim gibi geri kalmış ülkeler için “kalkınmakta olan ülkeler” diye bir laf uydurdu ama öyle değil. Aslında buna geri kalmış ülkeler denir. Bir ülke için elli yıldır “kalkınmakta olan ülke” deniyorsa demek ki o ülke kalkınamıyordur. Kalkınmanın en önemli göstergesi insanlığa katkı yapacak alanlarda verimlilik göstermektir. Dolayısıyla bizim gibi ülkelerde ifade özgürlüğü en temel ihtiyaç. Adalet sorunu yerli yerinde olmadığı için buralarda ifade özgürlüğünü kullanan, toplumun hakikatlerini altını çizen, bu konularda da itirazı olan ve itirazlarını dillendirmekte geri durmayan insanlar her zaman sakıncalıdır. Çünkü bu insanlar rahat bozar.

Sadece AKP iktidarında da değil geçmişte Uğur Mumcu döneminde de bunu görüyoruz. Eğer o sakıncalılık her neyse bunun bir üzüntü yaratacak, kaygı duyulacak bir durum olmadığını bilip, tam tersine sakıncalı olan insanların üst üste konulduğu zaman bu ülkenin değerlerini yaratan insanlar olduğunu anlamak gerekir. Cumhuriyet tarihine dönüp bakalım kuruluştan bu yana hep sakıncalılar bu ülkeye bir katkı yapmış, sakıncasız bilinenler de gerçek sakıncalılar olmuş. İfade özgürlüğünü kullanmak, adalet talep etmek, eşit bir toplumsal ilişki biçimini aramak, ekmeğin eşit bölünmesini istemek. Bunlar sizi hep sakıncalı kılıyor.

Deniz Gezginci: Neredeyse her iki günde bir “CHP’li fondaş gazeteci” başlıkları ile yandaş basının manşetlerinde yer alıyorsunuz?

Enver Aysever: Bir kere ben CHP’li değil, Sosyalist Güç Birliği’nin çağrıcılarından biriyim. Benim ne olduğum gizemli falan da değil. Bu haberleri bilerek yapıyorlar. Eğer CHP’li ve fondaş gazeteciysem hem CHP’li olduğumu hem de fondaşlığımı belgelesinler. CHP’de Kemal Bey’in çağrısıyla iki dönem parti meclis üyeliği yaptım ancak o bünyede de benim olabilme ihtimalim yoktu. Zaten ben daha solda bir yerdeyim. Acaba Türkiye’de Sosyal Demokrat Halkçı Parti gibi geniş tabanlı bir şey olur mu diye Kemal Bey’in ısrarına dayanamayarak CHP’ye katılmıştım. Sonuçta olmadı ve istifa edip ayrıldım. Benim için CHP’li dedikleri süre iki parti meclisi dönemidir.

CHP’ye seçmen olarak oy vermeye gelince. Hayatım boyunca CHP’ye iki kere oy verdim. Bir tanesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde bir de ilk seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdim. Ondan sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’a oy verdim. İlk başta ÖDP seçmeniydim daha sonra kökleştikçe Türkiye Komünist Partisi’nin içerisinde parti dostu olarak yer aldım. CHP ile ticari bir ilişkin var derlerse öyle bir şeyde yok. CHP’ye zaman zaman ders vermeye ve konuşma yapmaya gittim.

Bu haberleri yapmalarının nedeni söylediklerimin doğru olduğunu bilmeleri. Onların hoşuna giden taraf benim hem nalına hem de mıhına vuruyor olmam. Melih Gökçek en çok beni takip ediyor herhâlde. Ağzımı açsam benimle ilgili bir şey paylaşıyor ama işine geleni paylaşıyor. Onunla ilgili söylediklerimi paylaşmıyor. Sonuçta yandaş medya denen, geçici olarak varlıkları olan bu isimleri bundan birkaç sene sonra ya hiç anımsamayacağız ya da çok kötü anımsayacağız. Onlara da hani derler ya Allah akıl fikir versin.

Deniz Gezginci- Münih

Habere ifade bırak !
Habere Ek Video
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve munihinsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.